ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR!!!

Bu cümle Atatürk’e ithaf edilse de Hz. Ömer (r.a) aittir. Söylemesi dile kolay olan bu kelime topluluğu içerdiği mana itibariyle sayfalar dolusu kitap yazılabilecek derinliktedir. Buradaki esas unsur haliyle adalettir. Adalet beşikten mezara insanoğlunun bütün evrelerinde, hayatın her anında; trafikte, maçta, çocuk büyütürken, arkadaşlarla sohbet ederken velhasıl aklınıza gelebilecek her durumda düşünce ve hareketlerimizin merkezini oluşturan kavramların önde gelenlerindendir.

Adalet kavramını hukukla, mahkemelerle sınırlandırmak yanlış olur. Çünkü toplumda davranışlarımızı ahlak, sevgi, din gibi benzeri kavramlarla şekillendirdiğimiz gibi adaletle de son kıvamı veririz.

Adalet ve adaletli olmak, çevremize adil davranmak esas unsurdur.

Bu durumda sadece sevdiklerimize değil sevmediklerimize de, sadece dostlarımıza değil düşmanlarımıza da, sadece insanlara değil hayvanlara, bitkilere karşı da adil olmak gerekir.

Her Cuma namazında hutbede tavsiye edildiği üzere ”Allah iyiliği, adaleti, akrabaya yardımı emreder.” Bir bölümünü aktardığımız ayette de anlaşıldığı gibi, adil olmak Cenab-ı Allah’ın emirlerindendir. Dolayısıyla bir durum hakkında karar verirken adilane davranmamız gerekir.

Adalet eğer mülkün temelini oluşturmazsa eksik atılmış temelin çökmesi gibi toplumun çürük temelle uzun süre ayakta kalması da zordur. Mülkün adaletsiz biçimde oluşturulması komşuluk ilişkilerinden tutun da devlet yönetimine kadar tekrar tekrar dediğimiz gibi hayatımızın her anında olması gerekir. Tarihimiz de bunun örnekleri çoktur.

Mesela Fatih Sultan Mehmet Han Hz.lerinin Fatih Camisi inşasında bir gayri Müslim ile yaşadığı hadise hepimiz tarafından bilinmektedir. Burada gayri Müslim şahsın Osmanlının adaletine güvenip kadıya başvurması, kadının sultan vs. dinlemeyip cezayı kesmesi ve en önemlisi Sultanın verilen hükme uyması ve cezaya razı olması adaletin nasıl yer ettiğini görmemizde en güzel örneklerdendir.

İnsanların birbirinin hakkına tecavüz etmesi, yalan ve iftira ile suçlaması, bürokrasiyi kullanarak iş yavaşlatması, liyakati olmadığı halde torpil, aynı parti aynı cemaat aynı memleketlisi olmasından dolayı bir işe getirme adaletsizliğin oluşturduğu bir takım örneklerdir. Bununla beraber yaftalama, ortada herhangi bir kesinleşmiş ceza veya ispatlanmış bir suç yokken insanları karalama, suçlu ilan etme de adaletsizliğin oluşturduğu diğer durumlardandır.

Mülkün temelini oluşturması adil olmanın sadece hâkim ve hakemlere özgü olmadığının en büyük ispatıdır. Eğer mülk adil olursa bu mülk içinden adil baba, adil muhtar, adil vali, adil hükümdar çıkar. Bardak neyle dolu ise taşacak olan da odur.

Yukarı da belirttiğimiz üzere adil olmak etrafımızla olan ilişkilerimizde çok önemlidir. Kudüs Müslümanlar tarafından fethedildikten sonra Hz Ömer (ra.) yanına bir kölesini alarak Medine’den Kudüs’e hareket eder. Yolda tek deve ile gittiklerinden kölesinin yürüyerek gitmesine gönlü razı olmaz. Kura çekerek deveye sırayla binilmesini teklif eder ve uygular. Bu durum Kudüs’e kadar aksatılmadan devam eder. Şehre girecekleri esna da devenin üzerindeki yine kölesidir. Köle İnmek ister ancak adalet onun inmesi değildir. Müminlerin Emiri devenin yularında ve deveye oturan köle şeklinde şehre tevazuuyla girerler.

Gayri Müslim olan Necaşi’nin adilane davranıp hicret eden Müslümanlara sahip çıkması zulüm altındaki Müslümanların bir nebze olsun rahatlamasına ve dinin devamlılığına önemi katkı sağlamıştır

Adil olmak için herhangi bir dine mensup olma zorunluluğu yoktur. İnsanın karşısındakini dinlemesi, empati yapması, düşünce ve davranışlarında hakkı gözetmesi gerekir. Hak eğer bizim aleyhimize olsa ve buna rağmen biz aleyhimize olan bir şeye hüküm verebiliyorsak adaletli davranmış oluruz. Zaten önemli olan da budur. Adil olmak; “ bizim menfaatimize olmayan bir şeye de hak neyse ona göre karar verebilmektir”

Eşitlik, hakkı gözetmek adaletin en temel noktalarıdır.

Aile içerisinde çocuklar arasında gözetilmeyen adalet ilerleyen zamanlarda o çocuklarda farklı sıkıntılar doğmasına sebep olur. Sevgisizlik, saygısızlık, insanlara duyulan güvende azalmalar olur. Dolayısıyla adalet eğitimi çocuk yaşta bireylere verilmelidir ki büyüdüğü zaman adaletli olabilsin.

“Adalet mülkün temelidir.” yazısı sadece mahkeme duvarlarını süslememelidir. Hayatımızın her anında fikirlerimizi ve davranışlarımızı şekillendirmede, insanlara karşı tutumumuzu oluşturma da kulağımıza bir küpe olması, yolumuza bir ışık olması gerekir.

 

Karatuğ Melih