Türkiye’nin ses kayıtları ve yolsuzluk iddiaları içinde gittiği 2014 mahalli seçimleri vesilesi ile seçim kampanyaları hakkında birkaç söz söylemek istiyorum.
Seçim kampanyaları Türkiye’de panayıra döner. Bayraklar dalgalanır, şarkılar çalınır, insanlar sokaklarda birikirler.  Bunlar bana oryantalist Ortadoğu film sahnelerini hatırlatıyor; hani sokkalarda yılanların oynatıldığı, dansözlerin göbek attığı filmler… 1950’lerden beri şehirlileşen Türk insanları artık şehirleri yaşam alanlarını nasıl oluşturacaklarını ve kendilerini bu kirlilikten nasıl kurtaracaklarını düşünmeye başlamak zorundadırlar. Geçici bir süre için eğlenceli olarak görülen bu tür ortamların çeşitli tehditleri vardır.
Birincisi seçim kampanyalarındaki gürültü kirliliği şehirli insanların ruh sağlığını olumsuz etkilemektedir. Zaten beton yığınları arasına sıkışmış şehirli insanlar bir de metal seslere boğulmaktadırlar. Klaksiyon sesleri, parti müzikleri vs. gelişmiş toplumların tevessül etmeyeceği kampanya durumlarıdır. Ayrıca,  rastgele asılan afişler, flamalar da görüntü kirliliğine  yol açmaktadır.
İkinci nokta seçim kampanyalarında seçim bürolarında veya sair yerlerde dağıtılan ücretsiz çay, yemek servisleridir. Bu ücretsiz dağıtımlar, adil yarışmanın önünü kapatmaktadır. İnsanların seçimlere giden süreçte bu şekilde yönlendirilmesi bir tür yolsuzluktur. Oylar üzerinde anlık etkilerde bulunarak seçilmiş/seçilecek elitlerin kendi statülerini garanti altına almak için rüşvet dağıtmasıdır. Bu tür rüşvetlerle halkı manipule etmek suçtur.
Üçüncü nokta seçim kampanyalarının aşırı sesli ve renkli aktivitelerle bilinci yok etmesidir. Kendi sokağında, apartmanında, kasabasında olayı şenlik çerçevesinde algılayan insanlar seçimlerin ciddiyetini idrak etmekten öte bir grup psikolojisi dahilinde ve eğlence havası içinde bir nevi trans halinde oy kullanmaktadırlar. Bireyselliği ikinci plana iten ve bu ortamlarda kollektivist bir bilinç oluşturan seçmen kitleleri -ayrıca da- militanlaşmaktadır.
Toplumun bir parçası olan çocuklar da bu panayır havasında geçen seçim ortamlarına sürüklenmektedirler. Siyasi partilerin kendilerini görselleştirdiği ve işitselleştirdiği sokaklar çocukların da bilinçaltını etkilemektedir.
Demokrasinin sağlıklı işlemesinin sağlıklı seçmenlerin yetişmesine bağlı olduğu unutulmamalıdır.  Bunun için seçim kampanyalarının sessizleştirilmesi gerekmektedir.

NOT: Yazımı bitirir bitirmez Türkiye’de Twitter’in yasaklandığını öğrendim. Bu konuyu sonraya bırakıyorum.