ORDUYU ELE GEÇİRMEK

Ergenekon davası; 12 Temmuz 2007'de Ümraniye'de bir gecekonduda bulunduğu söylenen 27 el bombasıyla başladı. Emekli Astsubay Oktay Yıldırım'ın bu bombaların sahibi olduğu iddia edildi. Ergenekon davasında 274 ordu mensubu sanık olarak yargılandı.

Balyoz davası hazırlıkları tıpkı Ergenekon davası gibi 2007 yılında başlamış anacak, dava süreci Taraf gazetesinin servis ettiği düzmece belgelerle 2010 yılının temmuz ayında başlatılıyor. Balyoz davasında 365 ordu mensubu sanık olarak yargılandı.

Türk ordusunun temel taşlarını yerinden oynatmak, ordudaki yönetim kadrolarını boşaltarak bir plan dahilinde kendi elemanlarını yerleştirmek için yapılmış KUMPAS davalar. Neticesini aldılar ve ordunun içerisine 15 temmuz sürecinin de yaşanmasına sebep olacak yüzlerce hainin üst düzey komutan olmasını sağladılar. Ayrıca subay-astsubay seviyesinde binlerce terör örgütü sempatizanını ordu içerisinde istihdam etmeyi başardılar.

YARGIYI ELE GEÇİRMEK

6 Mayıs 2010’da internete CHP'nin Eski Genel Başkanı Deniz Baykal ve Ankara Milletvekili Nesrin Baytok'a ait olduğu iddia edilen bir görüntü kaydı düştü. CHP'yi sarsan kaset depremi sonrası Baykal 10.05.2010’da istifa etti.

Genel başkanlık koltuğuna kimin oturacağı tartışılırken CHP'de bir isim öne çıktı: Baykal’ın 53 yıllık arkadaşı, 10 yıllık genel sekreteri, partinin ikinci adamı Önder Sav... Kaset iddialarında en yakın arkadaşı tarafından da yalnız bırakılan Deniz Baykal, aslında önceden kimin olacağı belli olan bir genel başkanlık değişim sahnesinin figüranı yapılmıştı. 2-3 kez ‘aday değilim’ açıklaması yapan Kemal Kılıçdaroğlu iki günde örgütün de CHP teşkilatının da adayı haline getirilerek partinin başına getirildi.

Aynı mayıs ayı içerisinde 13 mayıs 2010 da resmi gazetede yayınlanan kararla 12 eylül 2010 tarihinde Türkiye’de yargının tüm dinamiklerini değiştirecek, taşlarını yerinden oynatacak değişiklikler için referandum kararı alındı. Bu referandumun propaganda döneminde o gün Ak Parti evet yönünde MHP ise hayır yönünde ciddi çalışmalar yaptı. Fetullah Gülen’in “Mezardakilere bile EVET oyu kullandırmak lazım” sözü akıllarda kalan ifadeler arasında yerini aldı.

Merkez sağ seçmenin sunuş olarak” vesayet rejimleri kaldırılıyor, bireysel hak arama geliştiriliyor” şeklinde kandırıldığı bir seçim dönemi yaşandı. MHP genel başkanı Devlet Bahçelinin en sert şekilde muhalefet ettiği bu anayasa değişiklikleri o gün yeni genel başkanı ile sahneye giren CHP’nin de pasif hayırcı görüntüsüyle ortalıkta dolanmasıyla EVET ile sonuçlandı.

Fetönün asıl gayesi olan HSYK nın yapısını değiştirmek ve yargıyı ele geçirmek planı çerçevesinde oltaya taktığı yemlere hem AKP hem de seçmen takılmış oldu.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun da aynı tezgah çerçevesinde CHP’nin sert muhalefetini susturup içten içe desteğe dönüşen ya da sessiz muhalefete dönüşen bir tepkiselsizlik dönemini de o günlerde yaşadık.

SİYASETİ ELE GEÇİRMEK

Aynı yıl yani 2010 yılı içerisinde siyaseti dizayn çalışmaları devam etti. Ak Parti içerisinde yeterince elemanı bulunan, CHP’nin de liderini değiştiren yapı, son olarak mecliste temsil edilen milliyetçi kanadı da ele geçirmek için kumpaslarına devam etti. Bu çerçevede genel başkan yardımcıları da dahil birçok MHP milletvekilleri için düzenlenen kasetler, hazırlanan kumpaslar devreye sokuldu ve partiye çok büyük bir zarar verildi. Aslında bu çalışma ele geçiremedikleri MHP’yi yok etme tertibiydi. “Bana yar olmayanı kimseye yar etmem” kabilinden bir mantıkla devreye sokulmuştu.

MHPyi bitirme, bölüp parçalama çalışmaları hiç hız kesmedi. Parti içi muhalefet azdırıldı, kızdırıldı, 5 tane genel başkan adayı çıkarıldı. Neredeyse yargı yoluyla partiyi ele geçirmeyi başarıyorlardı ki, olmadı. Direkten döndü. MHP’nin Akparti ile yaptığı ittifak neticesinde partiyi ele geçirmeyi başaramadılar.

EKONOMİYİ ÇÖKERTMEK

2013 şubat ayında Kuzey Irak bölgesel yönetimi ile yapılan petrol anlaşması Türkiye’nin yaptığı önemli ve kritik bir hamle idi. Bu hamle üzerine tekrar harekete geçen şer güçler önce mayıs 2013 de tarihinin en iyi ekonomik dönemini yaşayan Türkiye’ye Gezi operasyonunu çektiler. Piyon olarak HDP ön planda iken daha sonra sahneyi Marksist Leninist sol terör örgütlerine teslim ettiler. Arka planda işi yönetenler yine aynı idi. Bir tarafta Ak parti ve Mhp olaylar karşısında vatan savunmasına geçerken diğer tarafta Hdp ve Chp yapılan teröre seyirci kalmanın ötesinde destek veriyorlardı.

17-25 aralık 2013 de ise mayıs ayında başlattıkları kaos planı çerçevesinde ikinci kademe olarak Türkiye’de faaliyet gösteren ve büyük projeleri yürüten şirketlerin sahipleri ile yöneticileri hedef alınıyordu. Haklarında gözaltı ve yakalama kararı çıkartılan bu insanlar, son anda uyanan hükümet ve milli yargı sayesinde kumpastan kurtarılıyordu. Buna rağmen ülke ciddi bir ekonomik tehdit altına girmiş dengeler kısmen de olsa bozulmuştu. CHP lideri Kılıçdaroğlu her zaman olduğu gibi yine safını milletin karşısında kuruyor ve bu ekonomi terörünün müsebbiplerine sahip çıkan açıklama ve icraatlar yapıyordu.

TOPYEKÜN ÜLKEYİ İŞGAL ETMEK

2007 de fiilen başlatılan Devleti ele geçirme planı çerçevesinde sırasıyla, askeriyeye, yargıya, siyasete, ekonomiye yapılan suikastlar son olarak da 15 Temmuz 2016’da yapılan darbe girişimiyle başka bir boyuta taşınıyordu.

Gözü dönmüş caniler yüzlerce-binlerce masum silahsız vatandaş üzerine tanklar, toplar, uçaklar ile saldırıyor, direnen kahraman Türk evlatlarını şehit ediyor, binlercesini de yaralıyordu. Direnişe geçen Türk halkı günlerce meydanlarda bu kanlı işgal hareketini önlemek için nöbet tutuyor ve işgal girişimini püskürtüyordu. Bu arada CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu darbe esnasında darbecilerle pazarlık yaparak havalimanından elini kolunu sallayarak Bakırköy’e gidiyor ve bir evde darbeyi ve şehit edilen halkı izliyordu.

Türkiye’yi teröre destek veren ülke olarak gösterme çabaları çerçevesinde mit tırlarına kurulan kumpasın da yine savunuculuğunu üstlenen Kılıçdaroğlu, can Dündar gibi vatan hainlerine sahip çıkmakla kalmayıp, bu bilgileri ona kendi milletvekili Enis Berberoğlu vasıtası ile sızdırıyordu. Enisi kurtarmak için aldığı akılla Ankara’dan İstanbul’a yürüyüş düzenliyor ve bu yürüyüşte aynı odaklardan beslenen terör örgütü uzantısı HDP ile kol kola iş tutuyordu.

Kara cumacılarla aynı yatakta olduğu ayan beyan bir halde bugünlerde Amerika’da kurulan bir Tiyatro’nun ikinci perdesini Türkiye’de üstelik milletin meclisinde sahneye koyuyor aynı zat. Elinde salladığı ne idiğü belirsiz Amerika’dan gelme, kargodan teslim dekontları mecliste sallayarak Türkiye’ye tokat atmaya çalışıyordu. ABD’nin sonu gelmez oyunlarının bir parçası olmaktan mutlu bir şekilde Zarrab davası ile aynı anda yürütülen bir diğer itibarsızlaştırma organizasyonunu bizzat yürütüyordu.

KİM BU KILIÇDAROĞLU, CHP’yi ASLINDA KİM YÖNETİYOR?

Bir kaset kumpası ile Atatürk’ün kurduğu partinin başına geçirilen Kemal Kılıçdaroğlu yaptıklarıyla aslında kim olduğunu ve kimlere hizmet ettiğini gayet iyi ifade ediyor.

Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz

Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde

Dizesinde Ziya paşanın ifade ettiği gibi.

2007 de başlayan Türkiye’yi dizayn ve işgal hareketi çerçevesinde 1999 yılında katil apo ile değiştirilen bir başka cinayet azmettiricisi Fetönün de içinde yer aldığı hareketin arkasında ABD ve onun etkili kurumları Pentagon ve CIA olduğu aşikar.

Yapılan ekonomik, siyasi suikast girişimleri, darbe teşebbüsleri, kalkışmalar vs dikkate alındığında ve olayların kronolojik gelişimi incelendiğinde bugünkü CHP’nin Türkiye’den çok ABD ve maşalarına hizmet ettiği ortadadır. Genel başkanının da bu çerçevede işbirliği yaptığı kişi ve kurumlar bellidir.

CHP nin tekrar milli bir parti olabilmesi için sadece CHP’liler değil hepimiz gayret göstermeliyiz.

Selim Bilal