1. yaptığı açıklamada; Tüm dünyada nüfus artışına paralel olarak beslenme ve gıda sorunu hızla artıyor. Gıda fiyatlarındaki artış yüzünden giderek daha fazla ülke açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Özellikle az gelişmiş ülkeler karnını doyurma ve hayatta kalma mücadelesi veriyor. ÜLKEMİZDE ÜRETİMDE İSTİKRARSIZLIK VAR

     İnsanlığın gıda ihtiyacını karşılama dolayısıyla tarım ve hayvancılığın her geçen gün stratejik bir hal aldığını görüyoruz. Dünyada gelişim teknoloji ve sanayileşme politikalarına rağmen hayvancılık sektörü ülke ekonomilerinde halen önemini korumaya devam ediyor. Ülkemizde üretim girdileri ve yapısal bozukluklar yüzünden aşırı yükselen ham madde fiyat artışları istikrarsızlığa neden olmaktadır. Ülkemizdeki üretimde bu istikrarsızlığa kayıtsız kalmamaktadır.

        Ülkemizde Besiciliğin daha çok teşvik ve sübvanse edilmesi gerekmektedir. Ülke hayvancılığımızın son 20 yılda yaşadığı bu gerilemede, kaliteli hayvan ve yem kaynaklarından yoksun oluşu, salgın hastalıkların sürekli oluşu, sağlık korumanın yetersiz oluşu, çiftçilerimizin eğitimsiz ve örgütsüz oluşu ile hayvancılığın kalkındırılması amacıyla uygulamaya çalışılan düzenlemelerin, politik tercihlere bağlı olarak sık sık değişim içinde oluşunun payı büyüktür.

ARACILAR ÇİFTÇİYİ MAĞDUR EDİYOR

     Ortak menfaatlerin savunulması, sorunların çözümü, plan ve programların bir düzen içinde uygulanması ancak örgütlü bir yapıyla mümkündür. Ülkemiz, toplumsal açıdan örgütlenme sürecini tam manasıyla gerçekleştirebilmiş değildir. Örgütü olmayan, dağınık bir topluluğun sesini duyurması, sorunların çözümü için gerekli güce sahip olması bölgesel ve ülkesel düzeyde üretim planlaması yapabilmesi mümkün değildir.

      Örgütsüzlük nedeniyle çiftçiler mağdur, aracılar ise zengin edilmektedir, çünkü ürünün fiyatını üretici değil aracılar belirlemektedir Kalkınma planlarında öngörülen hedefler gerçekçi değil, bu hedeflere ulaşmak için alınan önlemler ve teşvikler yeterli değildir. Üretim planlaması için üretici veya yetiştirici birliklerini harekete geçirecek ve yetkilendirecek yasal düzenlemeler yoktur. Hayvancılık sektörümüz için sivil toplum örgütlerinin gerekliliği ve Hayvancılık sektörünün geleceği ve refahı açısından öncelik taşıyan bu yapı, demokratik toplumların temelini teşkil eden sivil toplum örgütleri gerçeğini de ortaya koyabilmelidir. Devletin, hayvancılıkla uğraşan her aileye eğitim götürülemeyeceği düşünülürse, örgütlenmenin ve eğitim faaliyetlerinde örgüt varlığının gerekliliği bir kez daha anlaşılacaktır.

DEVLET DESTEK VERMELİ

     Örgütlenme noktasındaki en büyük eksikliklerden biri de ülke hayvancılığımıza ait örgütlenme çalışmalarındaki yapısal eksikliklerdir. Dolayısıyla bin bir zahmetle kurulmuş birliklere sahip çıkarak Birliklerin devamlılığı için gereken finansal destek devlet tarafından sağlanmalıdır. Ülke hayvancılığımızın içinde bulunduğu olumsuz durumdan kurtulması ve tarım sektörü içinde hak ettiği seviyeye ulaşabilmesi için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının acil eylem planı oluşturması gerekmektedir.

    Tarımsal destekleme ve Yönlendirme kurulunun belirlediği ve Bakanlar kurulu kararı olarak resmi gazetede yayınlanması beklenen 2017 yılı Tarım Destekleri kararnamesinde Besilik Sığır Desteğine yer verilmemiştir.

     Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Kırmızı etin desteklenmesi elzemdir. Kırmızı et desteklemediği takdirde üreticilerin sektörden çekilmesine, ileride ülke ekonomisine kayıt dışı kesimi de dahil edersek ciddi anlamda bir tahribat oluşacağını ön görmekteyiz. Kaldırılması düşünülen besi sığır desteğinin arttırılarak destek kalemlerine eklenmesi, sektörün devamlılığı için önem arz etmektedir. Bu destek kaldırılırsa Türkiye’de kurulmuş olan kırmızı et üretici birliklerinde oluşacak tahribat ülke ve ülke hayvancılığının menfaatine değil tam aksine aracıların menfaati doğrultusunda oluşacak bir durumdur.

    Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın bu olumsuzlukları görüp yeniden bir değerlendirme yapılması gerektiğinin kanaatindeyim.