Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında gerçekleştirilen kritik kabine toplantısı sona erdi.

3 saat 40 dakika süren toplantının gündeminde 2022 asgari ücret zammı, 3600 ek gösterge, emeklilikte yaşa takılanlar (EYT), fahiş fiyatlar ve corona virüsü salgınındaki son durum vardı.

“VAKA VE VEFAT SAYILARI KONTROL EDEBİLECEĞİMİZ BİR SEVİYEDE”

Toplantının ardından kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı açıklamada şunları söyledi:

* Kabine toplantımızda sağlıktan dışişlerine kadar birçok konuyu, milletimizin pek çok meselesini enine boyuna görüştük. Salgın, yeni dalgalar ve yeni varyantlar halinde insanlığı tehdit etmeyi sürdürüyor.

* Bu durum gelişmiş ülkeler dahil tüm devletlerin başta sağlık olmak üzere temel altyapılarını giderek zorlamaktadır. Türkiye olarak en büyük avantajımız sağlıktan üretime tüm kritik alanda son 19 yılda kapsayıcı ve güçlü bir altyapı kurmamızdı.

* Ülkeler maske savaşı verirken biz ihtiyaçlarımızı rahatça karşılayabildik. Dünyadaki pek çok yerde devletlerle vatandaşlar güven problemi yaşanırken biz hedeflerimize yürümeye devam ettik.

* Sonuçta ortaya çıkan tablo, ülke ve millet olarak sahip bulunduğumuz potansiyeli siyasi ve ekonomik her alanda harekete geçirebilmemize imkan verecek bir zeminin varlığına işaret ediyor. Bir yandan salgınla mücadeleyi kesintisiz şekilde devam ettirirken azim kararlılıkla da işte bu fırsatları değerlendirmenin gayreti içindeyiz.

* Sağlık hizmetlerinde herhangi bir krize asla izin vermedik vermeyeceğiz. Vaka, hastaneye yatış, yoğun bakım ve vefat sayıları kontrol edebileceğimiz bir seviyededir.

* Özellikle hastanelerde sunulan hizmetlerde elbette bazı aksaklıklar, gecikmeler yaşanabilmektedir. İnşallah bunların önüne geçecek tedbirleri de en kısa sürede alacağız.

* Salgın tedbirlerinin turizm ve ticarette yol açtığı sıkıntıları da normalleşme adımlarıyla büyük ölçüde geride bıraktık.

YÜZ YÜZE EĞİTİM AÇIKLAMASI

* Okullar açık mı kalacak, kapanacak mı tartışması da artık sona ermelidir. Okullardaki yüz yüze eğitim-öğretim kesinlikle devam edecektir.

* Bu vesileyle Sağlık Bakanlığımıza 40 bin yeni sağlık personeli alınacağını milletimizle paylaşmak istiyorum. Salgını ülkemizin gündemden tamamen çıkartana kadar mücadeleyi sürdüreceğiz.

* Kapanma dönemlerinde verdiğimiz kapsamlı ve yerinde desteklerle ekonomik faaliyet yürüten aktörlerin ve vatandaşlarımızın telafi edilemez sorunlar yaşamalarının önüne geçtik.

* Genç işsizliği önlemek için 251 organize sanayi bölgesinde açmayı taahhüt ettiğimiz mesleki eğitim merkezlerinden 87’sini faaliyete geçirdik. Halen hazırlıkları süren 164 mesleki eğitim merkezini de inşallah ocak ayında açıyoruz.

ELEKTRİK FATURALARI HAKKINDA YENİ KARAR

* Avrupa'da ekranları başında bizi izleyen milletime özellikle sesleniyorum. Avrupa'da doğalgaz fiyatları 2020 yılı başındaki 115 dolar seviyesinden geçtiğimiz ay itibari ile 1100 dolar, piyasada 1500 dolar seviyesine kadar çıktı.

* Buna karşılık biz ülkemizdeki vatandaşlarımızın konutlarda tükettiği doğal gazı halen yaklaşık 150 dolardan veriyoruz.

* Alış fiyatımıza göre baktığımızda ise doğalgazı hane halkına %76 indirimle vererek 50 milyar liralık bir sübvansiyon yaptığımızı söyleyebiliriz.

* Aynı şekilde petrol fiyatları 2020 yılı başındaki 42 dolar seviyesinden 80 dolar seviyesine, kömür fiyatları 50 dolardan 270 dolar seviyesine kadar yükseldi.

* Vergiden 60 milyar TL'yi bulan bir fedakarlık yaparak akaryakıt fiyatlarını dengede tutmanın gayreti içinde olduk.

* Küresel düzeydeki tüm bu yükselişe rağmen bu yıl elektriği maliyetinin neredeyse yarısı düzeyinde bir faturayla vatandaşlarımıza vererek 17 milyar liralık bir sübvansiyon yaptık.

* Böylece sadece 2021 yılında vatandaşlarımızın cebinden toplamda 127 milyar liralık ilave bir meblağın çıkmasını önledik.

* Bir başka ifadeyle her vatandaşımıza yıllık 1500 TL’nin üzerinde bir enerji desteği vermiş olduk. Önümüzdeki dönemde elektrik faturalarındaki TRT payı ile enerji fonu kesintilerini de kaldırma kararı aldık.

* Hem enerji sektöründeki kurumların dengelerini bozmayacak, hem vatandaşlarımızı mağdur etmeyecek bir yaklaşımla bu küresel enerji krizini yönetmeyi sürdüreceğiz.

SURİYE VE IRAK TEZKERESİ

* Türkiye’nin en büyük gücü, milletin birliği, beraberliği, kardeşliği, azmi ve kararlılığıdır. Bu gerçeği sadece biz görmüyoruz, muarızlar da durumun farkında. Son dönemde yalana, iftiraya, tehdide, çifte standarda dayalı senaryoların ürünü söz ve davranışların dışarıda ve içeride giderek artış göstermesinin sebebi işte bu fotoğraftır.

* Bugüne kadar terörden darbeye kadar nasıl hiçbir sinsi saldırının, alçak oyunun, kirli tuzağın bu gücü kırmasına müsaade etmediysek Allah’ın izniyle önümüzdeki süreçte de aynı başarıyı göstereceğiz. Türkiye’yi diledikleri gibi yönlendirebilecekleri, itip kakabilecekleri, vaktini ve enerjisini çalabilecekleri müstemlekelerinden biri sananlar ile kendi ihtirasları uğruna onların değirmenine su taşıyanların heveslerini kursaklarında bırakmak bizim boynumuzun borcudur.

* Yönetim değişikliğiyle siyasi istikrarsızlıklar, altyapı, üretim ve istihdam odaklı atılımlarıyla ekonomik bağımlılık, 15 Temmuz destanıyla darbeler devrini kapatan Türkiye’nin önünü kesmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. Ülkemizi eser ve hizmet siyasetiyle 19 yılda bugünkü seviyesine nasıl biz getirmişsek inşallah 2023 hedeflerine ulaştırmayı da gençlerimize 2053 vizyonunu emanet etmeyi de Rabb’im bize nasip edecektir.

* Bunun için Cumhur İttifakı olarak Meclis’te, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi ile hükümette gece gündüz çalışıyoruz ve mücadele veriyoruz. Ancak son dönemde bu ülkenin ikinci büyük partisi unvanını taşıyan bir siyasi teşekkülün milli güvenliğimize ve milli çıkarlarımıza yönelik ciddi bir tehdit haline dönüşen tutarsızlıklarından derin endişe duyuyoruz.

* Geçen hafta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye ve Irak’taki terör yuvalarına yönelik sınır ötesi harekatlarına imkan veren Cumhurbaşkanlığı tezkeresi konusunda yaşanan tartışmalar, bu endişeleri daha da artırdı.

* Türkiye’nin sınır ötesi harekatları siyaset üstü bir konudur. Geçmişte defalarca ‘evet’ dedikleri bir tezkere metnine bu defa yabancı asker gibi cehaletin ötesinde ve vatana ihanet ithamı gibi zırvalık derecesine varan gerekçelerle saldıranların bir yerlerden işaret aldıkları anlaşılmaktadır. Şayet böyle değilse hiçbir partinin, hiçbir siyasetçinin kendisiyle bu derece çelişmeyi, bir milli güvenlik konusunu bu derece zelil üslupla tartışmayı göze alabileceğini sanmıyoruz.

“YOZGAT’A GİDİNCE KANDİL’İ YAKIP YIKMAKTAN SÖZ ETMELERİ DE BİR BAŞKA OMURGASIZLIK ÖRNEĞİ”

* Halbuki bu tezkereye karşı çıkmak, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve güvenlik güçlerimizin kahramanca mücadelesi sayesinde bitme noktasına gelen terör örgütünün sınır ötesindeki unsurlarına can simidi atmak demektir.

* Yine bu tezkereye karşı çıkmak, Türkiye’nin güney sınırlarından kuşatılması projesinin yanında yer almak demektir. Daha önemlisi bu tezkereye karşı çıkmak, bölücü terör örgütünün siyasi uzantısının emrine girmek demektir.

* Çünkü ilk günden beri Meclis’te tezkerelere en şiddetli karşı çıkan, terör örgütünün şamar oğlanlığından öte bir değer taşımayan bu kesimdir. Türkiye’nin en eski ve halihazırda ikinci büyük partisinin işte bu örgüt kuklası yapı tarafından yönetildiğini, yönlendirildiğini görmekten Türk siyaseti adına gerçekten üzüntü duyuyoruz

* Son mahalli seçimlerde yapılan gizli-açık ortaklıklar ve pazarlıklarla kimi belediyelerdeki bazı birimlerin bu partinin yönetimine verildiğini zaten cümle alem biliyor. Şimdi bu ortaklığın ülkenin milli güvenlik meselelerine kadar uzanmış olması artık konunun siyasi ittifakla izah edilemeyecek bir boyuta taşındığının işaretidir.

* Meclis’te Irak ve Suriye tezkerelerine ‘hayır’ demelerini yalan ve iftiralarla bezeli nutuklarla savunanların Yozgat’a gidince Kandil’i yakıp yıkmaktan söz etmeleri de bir başka omurgasızlık örneğidir.

“BU ZİHNİYETE MİLLETİMİZ ÜLKENİN KADERİNİ ASLA EMANET ETMEZ”

* Nerede, neyi konuşacaklarını da iyi biliyorlar. Kamu görevlilerini tehdit etmeyi alışkanlık haline getiren ancak kendi partisindeki hırsızlık, taciz, tecavüz hadiselerinin hepsinin de üstünü örten zehirli siyaset dilini en başta bu üslubu benimseyenler için tehlikeli buluyoruz.

* Meclis’te tezkereye ‘hayır’ demekle kalmayıp egemenlik haklarımıza saygı göstermeyen büyükelçilere verilen tepkiye destek olmayan, daha vahimi Kanal İstanbul projesini yabancı büyükelçilere şikayet edecek kadar şuur kaybı yaşayan bu zihniyete milletimiz ülkenin kaderini asla emanet etmez.

* Bu tablo, akıllara Ziya Paşa’nın, “En ummadığın keşfeder esrar-ı derunun, sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın?” şeklindeki terkibibendini getiriyor.

* Milletimiz değerlerimize hakaret etmekten başka vasıfları olmayan, ağızlarından çıkan yalanların artık çetelesi dahi tutulamayan, her kritik durumda ülkesinin hasımlarının yanında saf tutan bu siyaset bezirganlarının gerçek yüzünü gayet iyi biliyor.

* Türkiye geçmişte nasıl tek parti faşizmini yendi iç ve dış vesayetin üstesinden geldiyse inşallah bu çarpık zihniyeti de tarihin tozlu raflarına kaldıracaktır. Bir siyasi partinin en üst düzey yöneticisi tarafından Bingöl’de şehit yakınına yapılan edepsizliği de aynı alçak zihniyetin farklı bir tezahürü olarak kabul ediyorum.

İYİ PARTİLİ LÜTFÜ TÜRKKAN'A SERT TEPKİ

* Bingöl’de yaşanan hadiseyi, failinin geçmişteki yanlışlarından itibaren kim olduğundan başlayarak şöyle kısaca bir hatırlayalım.

* Gördüğünüz gibi neresinden tutsanız rezillik, neresinden tutsanız terbiyesizlik, neresinden tutsanız saygısızlık, neresinden tutsanız alçaklık olan bir skandalla karşı karşıyayız. Kardeşinin gencecik bedeni, PKK terör örgütü tarafından paramparça edilen bir şehit yakınının feryadını, onun namusuna, şimdi açıyorum bacısına en ağır hakaretleri, küfürleri yaparak bastırmaya çalışmak her şeyi bir kenara bıraktık, insanlığa sığmaz.

* Üstelik bu kişi ve avanesi, önce yapılan rezilliği inkar etmeye, hatta şehit yakınını suçlamaya çalıştılar, sonra her şey belgesiyle ortaya konunca kabul etmek zorunda kaldılar. Şehitlik makamının değerini kavrayamamış olmanın ötesinde, insanlıktan da nasibini almamış bu siyasetçi müsveddesinin ‘milletvekili’ sıfatına da o kutlu çatının altında bir dakika bile durmaya hakkı yoktur.

* Partinin grup başkanvekilliğinden veya genel başkan yardımcılığından ayrılması, bu iş için bir çıkış yolu değildir. Artık sözde milletvekili olan bu kişinin parlamento çatısı altında yerinin olmaması lazım.

“BU ZATI PARTİSİNDEN İHRAÇ ETMESİ GEREKİR”

* Kaldı ki başında bir bayan genel başkanın olduğu bu partide, bir şehidimizin bacısına küfür edilmesi karşısında genel başkan bayanın buna tahammül etmemesi ve kesinlikle bu zatı partisinden ihraç etmesi gerekir. Duruş bu olması gerekir.

* Ama ne yazık ki neymiş? İşte başkan yardımcılığından ihraç etmişler. Kimi aldatıyorsunuz ya? Kimi kandırıyorsunuz? Al birini vur öbürüne. Geçmişi benzer pek çok edepsizliklerle dolu bu siyasetçi müsveddesini ısrarla el üstünde tutanların sorumluluğu buradaki görüntünün failinden daha az değildir.

* Sadece bir kamu bankası olan Ziraat Bankasına 36 milyon dolar şu anda borcu olan ve henüz bu borcu temizleyememiş olan bu kişi, aynı zamanda Kocaeli’nde biliyorsunuz yine devlete ait arazileri işgal etmiş ve bu işgal sebebiyle de çok ciddi orada sıkıntılar yaşanmıştı.

* Bizim inancımızda ve kültürümüzde her birimizin annesi, bacısı, eşi, kız evladı herhangi bir birey olmanın ötesinde değere ve dokunulmazlığa sahiptir.

* İYİ Parti’nin başındaki hanımefendi şehitlik makamına, şehit yakınına, milli ve manevi değerlerimize kıymet vermiyorsa, hiç değilse kendi cinsiyetinden birisine yönelik bu ağır hakarete tepki göstermelidir.

* Peki kadın STK’lar siz ne iş yapıyorsunuz? İlla, sizin örgütünüze ait bir bayana, bir kadına küfür edilirse, hakaret edilirse o zaman mı ayağa kalkacaksınız?

* Bir şehidimizin bacısına küfür edildiği zaman, hakaret edildiği zaman niçin sokaklara dökülmüyorsunuz? Neden bunun hesabını sormak için yollara çıkmıyorsunuz?

* İlgili ilgisiz her konuda kadın hakları diyerek ortalığı birbirine katanların, şehidimizin kız kardeşine yönelik bu iğrenç saldırı karşısında derin bir sessizliğe gömülmelerini de hafıza kayıtlarımıza nakşediyoruz.

* Ana muhalefetin başı, daha 2 gün önce yaptığı açıklamalarda kadın haklarından, kadına şiddetten, kadınlarımıza yönelik hakaretlerden bahsediyordu. Ana muhalefetin başı? Bu nedir bu? Şehidimizin bacısına yapılan bu saldırıyı acaba siz nereye kadar görmezlikten geleceksiniz? Hani sen kadın haklarını savunuyordun?

* Mecliste aynı renk ve aynı sloganlarla bezeli maskeler takan sözde genel başkanlar, sözde siyasetçiler, sözde sivil toplum kuruluşu temsilcileri vardı. Bunların hiçbiri de şehit yakınına hakaret eden bu rezil şahsın terbiyesizliğine karşı derhal harekete geçmemekle aslında amaçlarının başka olduğunu göstermişlerdir.

“SİYASİ VE HUKUKİ TÜM İMKANLARI KULLANACAĞIZ”

* Her kim bu ülkede bir daha ‘İstanbul Sözleşmesi’ diye başlayan bir cümle kurarsa ona en başta ve en çok kendi adlarını sapkın ideolojik ajandaları uğruna istismar ettiği için kadınlarımız tepki göstermelidir. Yine bu konuda, sürekli kadınların, şehit yakınlarının, gazilerin hakları ile ilgili esip gürleyen CHP tarafında bıraktık Genel Başkanı, herhangi bir seviyede tepki gösterilmemesi, arka plandaki kirli pazarlıkların ispatıdır.

* Buldukları her fırsatta şehit yakınlarını ve gazileri tahrik eden, adını istismar etmekten başka kadına faydası dokunmayan zihniyetin asıl yüzü, Bingöl’deki hadiseyle bir kez daha ortaya çıkmıştır. Hayatları boyunca, milletin hayrına tek bir iş yaptıkları, ülkeye herhangi bir eser ve hizmet kazandırdıkları görülmemiş olanların, kendi akıllarınca iktidar hevesine kapılmakla bile ne derece nobran, ne derece küstah, ne derece terbiyesiz hale gelebildiklerini hep birlikte takip ediyoruz.

* Rabbim ülkemizi ve milletimizi bu çirkin ve alçak zihniyetin şerrinden muhafaza eylesin diyorum. Bingöl’deki edepsizliğin sonuna kadar takipçisi olacak, bu şahsın milletvekilliğinin sonlandırılması dahil en ağır bedelleri ödemesi için siyasi ve hukuki tüm imkanları kullanacağız.

* Lafa gelince milliyetçiliği kimseye bırakmayanların, hatta kurdukları ittifaka ‘millet’ adını verenlerin aslında millete nasıl baktıkları bu tür örneklerle açıkça ortaya çıkmaktadır.

* PKK terör örgütünü nasıl sınırlarımız içinde bitirme noktasına getirdiysek , nasıl sınırlarımız dışında peşini bırakmıyorsak örgütün siyasi uzantılarını ve onlarla aynı çuvala girenleri de milletimize ifşa etmeyi sürdüreceğiz.

* Bu kirli ittifakı kuranların hesap edemedikleri bir şey var. O da milletimizin güçlü irfanı ve engin dirayeti ile her türlü oyunu çözme, her türlü tuzağı bozma ferasetine sahip olduğudur. Biz hayatımızın her anında olduğu gibi yakın tarihte FETÖ’nün darbe girişimlerinde, PKK ve DEAŞ saldırılarında güney sınırlarımızın kuşatılması projelerinde sayısız örneğini gördüğümüz bu kutlu iradeye hep tabii olduk, olmaya devam edeceğiz

“TÜM AZERBAYCANLI KARDEŞLERİMİZİ TEBRİK EDİYORUZ”

* Bugün Azerbaycan’ın Karabağ'ı ve işgal altındaki topraklarını 44 günlük şanlı bir savaşın ardından kurtardığı zaferin birinci yıl dönümü.

* Uluslararası toplumun gözü önünde yaklaşık 30 yıl süren bu işgali bitiren zaferi için Cumhurbaşkanı kardeşim Aliyev başta olmak üzere tüm Azerbaycanlı kardeşlerimizi bir kez daha tebrik ediyoruz.

* Karabağ ve Azerbaycan topraklarının haksız, hukuksuz, ahlaksız işgali karşısında 30 yıl boyunca susanlar, bölgede dökülen kanların ve yaşanan trajedilerin baş sorumlusudur.

* Bilindiği gibi Azerbaycan zaferi ile sonuçlanan savaş da 27 Eylül'de Ermenistan saldırısıyla başlamıştır. İşgal yılları boyunca bilinçli olarak silahlandırılan ve cesaretlendirilen Ermenistan daha önce de ciddi ateşkes ihlalleri yapmıştı.

* Küresel sistemde Kafkasya’nın stratejik önemi daha da artacaktır. Kadim tarihi ve kültürel ilişikilere sahip bulunduğumuz bu coğrafyanın aydınlık geleceği için Türkiye olarak üzerimize düşeni yapmakta kararlıyız. Türk Konseyi'nde diğer kardeş ülkelerle birlikte ortak geleceğimizi enine boyuna konuşacağız.

“YENİ DUYGULAR YAŞATAN KÜLTÜR VE SANAT İNSANLARI ARAYIŞI İÇİNDEYİZ”

* Cumhuriyetimizin kuruluşunun 98. yıl dönümünü ülkemize cumhuriyetimize yakışır eserler kazandırarak kutladık.

* Geleneğimizin ortaya koyduğu büyük birikimi çağın diliyle yeniden ve yeni biçimlerle ifade etmenin mümkün olduğuna inanıyoruz. Nitekim Türkçe'de gelenek kelimesi gelen ek demektir. Bize ulaşanı yeni şeyler ekleyerek geleceğe taşıdığımızda gelenek tarih olmaktan çıkarak yaşayan ve dinamik bir gövde haline geliyor.

* Bu bakımdan şairlerimize, yazarlarımıza, müzisyenlerimize, ressamlarımıza, hattatlarımıza, oyuncularımıza, yönetmenlerimize, mimarlarımıza tarihi görevler düşüyor.

* Kültür sanat insanlarımızdan Avrupa, Amerika merkezciliğin empoze ettiği sahte hiyerarşileri bir kenara bırakarak daha adil, daha zengin, daha çoğulcu, daha kucaklayıcı bir kültür sanat iklimi oluşturmalarını bekliyoruz. Bunun için de Anadolu irfanının tertemiz nefesini ve sıcak ruhunu insanımıza ve dünyaya yeniden hissettirecek kültür ve sanat insanlarımıza ihtiyacımız var.

* Ayakları Anadolu topraklarına basan ve ufku tüm dünyayı kuşatan bir sanat ve kültür tasavvuru ile bize yeni ufuklar açan, yeni hedefler gösteren, yeni duygular yaşatan kültür ve sanat insanları arayışı içindeyiz.

* Eskinin eski olduğu için kötülenmediği, yeninin de sadece yeni olduğu için kutsanmadığı bir anlayışla geçmişten bugüne ve yarına uzanan bir yürüyüşe öncülük eden kültür ve sanat insanları bekliyoruz. Bizi biz yapan medeniyet değerlerimizle bu imkan ve kabiliyete sahibiz.