Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji bölümü mezunu olan yazar, fantastik öyküler yazmasında okuduğu bölümün etkisi olduğunu dile getirirken yazmanın başında olduğunu ve daha çok çalışması gerektiğini söyledi. Kitapları ile ilgili sorumuza ise şu şekilde cevap verdi.

 Atlantis benim için sadece bir fikirdi. Yaptığım araştırmalar Atlantis hakkında bilgi sahibi olmamı sağlasa da kesin yargıların olmaması bu öyküyü yazıp yazmama konusunda beni gerçekten düşündürdü. O nedenle bir süre ara verdim… Bir gün sevdiğim bir hocanın yanına gittim, yanında oğlu Devin vardı. Onu ilk defa görmüştüm ve çok sevdim.  O kıvırcık saçları, o sevimli hali, kucağımda öylece durması bana bir şeyler yazmam gerektiğine inandırdı. Bu inandığım öykü de Atlantis’ti. Çünkü aklımdaki soruların biraz olsun cevabını bulmuştum. Devin karakteri gerçekten severek yazdığım bir karakterdir.

Her ne kadar fantastik bir öykü olsa da burada bir kahramanlık olgusu vardır.  Örneğin, Herkül karakteri bir kahraman gibi görünse de onu asıl kahraman yapan ailesidir. Aslında anlatmak istediğim de bu…

Gizemli Savaşçı’ kitabımda ise başlı başına bir rüyalar alemi diyebiliriz. Çünkü kahramanımız bir anda kendini Midas’ın karşısında bulabiliyor. Diğer bir rüyasında ise farklı bir kahramanla karşılaşıyor. Bütün bunlar olurken bir antik kentten de bahsediliyor.  Antik kentin kazısından, meydanından, nar ağaçlarından… Ve bu kitabın isminden de anlaşıldığı gibi birçok gizem vardır.

Her ne kadar arkeoloji okumuş olsam da inanın her şeye baştan başlıyorum. Yeniden öğreniyorum, sorguluyorum. Çünkü arkeoloji o kadar derin ki okudukça okuman gereken başka şeyler olduğunu görüyorsun. Tekrar başa dönüyorsun, bu da bana heyecan veriyor. Gerçeği söylemek gerekirse fantastik öyküler yazarak kendimi arkeolojiye daha yakın hissediyorum. Arkeoloji ile olan bağım kopmadığına inanıyorum. Bu da beni mutlu ediyor.