SUYUMUZU, ÇEVREMİZİ, YEŞİLİ, DOĞAYI KİRLETMEYELİM 


Burada size 2003 yılında, hatta 2001’de olabilir. Dünya liderleri arasında OECD tarafından yapılan bir anketi gösteriyorum.

Dünyadaki yöneticilere, devletlerin bakanlarına, başbakanlarına “Sizler için en önemli, büyük konular nedir?” diye sormuşlar. %93’ü suyun onlar için en büyük öncelik olduğunu söylemişler. %85’i yenilenebilir enerjiyi koymuşlar. %81’i yoksulluk, dünyada olan yoksulluğu koymuşlar.

%75’i  kamu  sağlığı,  %70  öncelikle biyolojik çeşitlilik, %69 gıda güvenliği, %54 kişisel tüketim, %50 kentsel altyapı.

Doğrusu suyun en başta gelmesi beni hiç şaşırtmadı, hatta enerjinin de ikinci sıraya gelmesi şaşırtmadı. Fakat beni şaşırtan şeylerden biri şu aşağıdaki kişisel tüketim, yani dokuzuncu sıraya koymuşlar. Nitekim kişisel tüketimlerin çok fazla olması dünyayı nereye getirir, 2008’de bir malî krize getirdi ve dünya ekonomik sistemi battı. Demek ki 2002 yılında dünya liderleri insanların kazandığından çok harcadığının farkındaymış ve bu da sonunda Batı ekonomisinde ciddi bir çöküş yarattı.

“Türkiye su bakımından ne çok zengin ne çok fakir”

 

“Türkiye su bakımından ne çok zengin ne çok fakir”

Hâlbuki dünyada su miktarı yenilenebilir bir miktar ama kısıtlı bir miktar. 1995 yılında ve 2025 yılında dünyadaki su durumları, sarılar daha ziyade en çok su sıkıntısı olan bölgeleri gösteriyor, gittikçe artıyor. Az sarı olanlar böyle, Türkiye açık mavi, bir de koyu maviler var. Suyu en çok olan ülkeler bu koyu mavi ülkeler, kuzey ülkeleri. Türkiye su bakımından ne çok zengin ne çok fakir.     Bizim güneyimizdeki komşularımız Arap ülkeleri, Suriye, Irak, Suudi Arabistan, Ürdün, Lübnan onlar    su    bakımından    çok    fakir oldukları için biz çok zengin olmamakla beraber onlara göre çok zengin gözüküyoruz. Yani fakir mahallelere komşu orta halli bir aileyiz. Eğer bütün suyumuzu Türkiye’de bütün insanlara bölersek brüt olarak yılda 3 bin m3 oluyor, onun netine geçersek 1.600 falan oluyor. Bu da su kıtlığının hemen üstüdür. Yani ileride nüfusumuz çok artarsa biz de su kıtlığı yaşayabiliriz. Ayrıca su derken onun miktarı kadar kalitesi, kalitesi kadar zamanda dağılımı; bize hangi ayda su geliyor, bir de alanda dağılımı mühimdir. Türkiye’nin suyunun mesela %25’i Dicle-Fırat Vadisi’ndedir. O suyun İstanbul’a faydası yok. İstanbul’da 15 milyon insan var, İstanbul bugün suyunu 150-170 km öteden Melen Çayı’ndan getiriyor veya Trakya’dan getiriyor. Yani o kadar adama yetecek su İstanbul’da yok.




atilim