Bu aşamadan sonra ilk barış diyen devlet aynı zamanda bu terörizmin de arkasındaki baş devlettir biline.

Tahminimce ilk barış olsun deyip araya girmeye çalışacak olan İngiltere olacaktır. İngilizler 1923 Lozan’da çizdikleri sınırları revize etmek için önce Irak ve Suriye içerisinde IŞID denilen terör örgütünü kurdular. Ardından Irak’ta o gün yönetimde olan Maliki’ye talimat vererek “IŞID size saldıracak, mukabele etmeden silahları bırakıp kaçın” dedi. Böylece ışıd terör örgütünün silah ve mühimmat ihtiyacı, lojistik ihtiyaçları büyük oranda karşılanmış oldu.

Bu örgütün eleman ihtiyacını da büyük oranda Avrupa’dan temin ettiler ve etmeye de devam ediyorlar. Parasal anlamda sıkışıklık yaşanmaması için petrol satışlarına ve sevkiyatına izin verdiler. Yanlışlıkla! Uçaklardan kendilerine silah hediye ettiler.

İkinci adımda bu terör örgütü ışıdı o bölgede yaşayan kürtlerin ve şiilerin üzerine saldırtarak algı operasyonuna giriştiler. Hem İran’ı hem de bölgede yaşayan kürtleri sımsıkı ve diri tutmak için bu eylemleri ve işgalleri sürekli yapmaya devam ettiler.

Kürt ırkçılığını ve şii mezhepçiliğini aynı anda kaşıyan İngilizlerin hedefinde, ortaklarıyla beraber kurup destekleyecekleri ve yeşertecekleri ve daha sonra da kıyamete kadar tabiri caizse üzerinde tepinip kullanacakları bir kürt-ermeni devletçiği kurmak var.

Böylece;

-Bu bölgeden sürekli olarak çekecekleri enerji kaynaklarını ucuz ve güvenli şekilde dizayn edecekler.

-Gelişen ve büyüyen Türkiye’nin güneyle olan bağlantısının önünde ciddi bir tampon bölge oluşturacaklar.

-Müttefikleri ve dindaşları Ermenistan’ı Akdenize açacaklar.

-İşgal altındaki Afganistan ve orta asya enerji koridorunu da akdenize bağlayacaklar.

-Kıyamete kadar kendilerine uşaklık edecek sözüm ona yeni dost ve müttefik kürt oluşumuna sahip olacaklar.

-İran ile işbirliği yaparak onlara İslamiyet’in bayraktarlığını verecekler ve böylece İsraillin güvenliğini ve Kudüs’ün geleceğini de temin etmiş olacaklar.

Yani uzun lafın kısası bu bölgede Türk’e, Türkmen’e yer yok demeye getiriyorlar meseleyi.

Peki, İngiliz’in bu hesabı tutar mı sizce?

Bence tutmaz. Türkiye bütün bu girişimleri karşılayabilecek güçtedir ve karşılamaya devam ediyor. Belki okurlarım bana kızacaklar ama vatan evlatları vatan savunması için hazır kıta beklemektedir. Belki yüzlerce değil, binlerce değil on binlerce şehit vereceğiz ama bu vatanı kurda, kuşa, çakala teslim etmeyeceğiz. Türk İslam şuuru ile yetişmiş bu ülkenin evlatları Allah’ın izni ile bu şer güç ve niyetlere izin vermeyecektir.

Başlığımıza geri dönecek olursak, ilk barış diyen haindir dedik. Dışarda ilk barış diyen İngiltere olacaktır. İçerde ilk barış diyen Demirtaş ve hdp dir. Haindir, hain oğlu haindir. Görüldüğü yerde tevkif edilmelidir.

Hdp’ye, HDPKK mahlasını bundan 3 ay önceki yazılarımda ilk olarak veren bendim. Bugün bazı ulusal gazetelerde aynı tabirin kullanıldığını görüyorum. Gelişme var. Geç de olsa idrak ediliyor bazı mevzular. Unutmayalım, her şey insanı daha güzel yaşatmak içindir. Demokrasi de öyle. Eğer işlevi marifetini aşmışsa bazı şeyleri mevcut şartlara uygun hale getirmek devlet adamlarının görevidir.

Bugün basının önüne çıkıp, içerde ve dışarda teröristler lehine, devlet aleyhine beyanatlar veren, teröristleri açık ve aleni şekilde sahip çıkıp destekleyen, hatta onlardan güç alıp güç verdiklerini açık şekilde itiraf eden, Cizre’de, Nusaybin’de, Silopi’de iç savaş yaptıklarını açık şekilde söyleyen, bu alçak, vatan haini Selahattin Demirtaş, Figen yüksekdağ ve diğer vatan haini elemanlarının halen ortalarda ellerini kollarını sallayarak dolaşmaları haramdır.

Hukuken haramdır. Dinen haramdır.

HDPKK’lıların dışarıda aldıkları her bir nefes, adalete sıkılan bir kurşundur.  

Bir an önce kanunlar çerçevesinde gereken yapılmalıdır. Geciken adalet maraz doğurmaktan başka bir işe yaramıyor. Devleti yönetenler, adaleti tesiste görev alanlar, kolluk kuvvetlerimiz, evet tümüyle görevi ifa için harekete geçme zamanıdır.

HDP bir Türkiye partisi değil İngiliz partisidir. Görevi de Türkiye’yi önce bölmek sonra ele geçirmektir. Asıl hedefleri de sadece güneydoğuyu ele geçirmek değil, İstanbul’u kendilerine başkent yapmaktır.

Gün ülkeyi savunma günüdür. Gün düşmanı düşman bilip, cümle âleme ilan edip gerekeni yapma günüdür. HDP denilen sapık ve hainlerin meclisten derhal atılmaları ve kodese tıkılmaları gerekiyor.

Bu hainlerin elebaşlarına yapılacak operasyonlar ile hem yurt içinde hem de yurt dışında kısa sürede ele geçirilmeleri sağlanıp adalet önünde hesap vermeleri ciheti için gereken yapılmalıdır.

Türkiye çok ciddi bir sınavdan geçerken biz,

Biz, yani siyasi arenada mevcudiyetimizi temsile haiz kıldıklarımız ile bizatihi kahvehanede, evde, işte, sokakta dolaşan, hasbıhal eden biz.

Tümüyle birlik olabiliyor muyuz? Bunu sorgulayalım. Birlik zamanı bugün değil ise kıyamet günü müdür? Soralım ve aynaya bakarak ona göre kendimize, sözlerimize, davranışlarımıza çeki düzen verelim.

Onlar, yani ülkeyi bölmeye çalışanlar. Kendi menfaatleri ve ihtirasları yüzünden basın yoluyla ve hatta fiili olarak teröre destek veren, teröristleri öven, batıya ve Siyonistlere uşaklık yapan Aydın Doğan gibi hainler.

Siz bu ülkeyi ve bu milleti yok edebileceğinizi mi sanıyorsunuz? Çanakkale’de yedi düvelin beceremediğini, kiralık ve alçak kalemşörlerinizle başarabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Siz de başaramayacaksınız, destek verip kolladığınız bebek katili teröristleriniz de.

Avucunuzu yalayacaksınız. Zafer yakındır. Dağlıca ’da 16 vatan evladı bu millet için canlarını feda etmiştir. Iğdır’da 14 polisimiz aynı şekilde. Vatan size minnettardır.

Selim Bilâl…………