Gülen Cemaati devlet içinde paralel bir yapı oluşturmak ve siyasi iktidarı devirmeye çalışmakla iktidar tarafından suçlanıyor. Bu durumun Türk siyasetini nereden nereye götüreceği konusundaki düşüncelerimi daha önceki yazılarımda belirttim.
Bugün “Cemaat”in paralelliği üzerine yazacağım.  Cemaat’in kendi içinde halkalarının olduğu bir gerçektir. Cemaate yeni girenler, eğitim düzeyi nispeten geride olanlar, gençler  veya fikir ve yaşam tarzı olarak Cemaat ile aynı olmayanlar bu dış halkada kalır. Bu halka her siyasi görüşten her inançtan her ırktan kişilere açıktır ve son derece hümanisttir.  Bu halkaya girenler; samimi, inançlı, insan haklarına saygılı Müslüman bir kitle ile karşılaşırlar. Onların kendilerinden farklarının dini inançları olduğuna inanırlar ve onların samimiyetlerini takdir ederler. Bu halkada çalışan insanlar özverili, yeni fikirlerie açık, öğrenmeyi ve gelişmeyi seven insanlardır. Yardımseverdirler ve bunu karşılık beklemeden yaparlar.
İkinci halka akademik seviyede eğitimli bir kesimdir. Bu grubun toplumsal olarak saygın bir staüsü vardır ve bu grup organizatördür. Birinci halkanın aksine bu halka kararlar alır. Bu grup aynı zamanda siyasi olarak dış çevre ile etkileşimi sağlayan bir gruptur. Politizasyon bu halkada yüksektir.
Üçüncü halka yabancıların CEO diye tanımladıkları halkadır. Bu grup uluslararası olarak faaliyet gösterir.
Bundan sonrasını ben bilmiyorum. Ama yazının hacminden anlaşılacağı üzere büyük çoğunluğu birinci halka oluşturur.
Genel olarak şunu söyleyebilirim. Cemaat üyeleri bugün Türkiye Cumhuriyeti Devletinin pek çok fırsata rağmen hantal ve kendini beğenmiş bürokratik yapısını kıramadığı için gerçekleştiremediği potansiyel Türk gücünü harekete geçirmiştir.  Siyasiler ne derse desin bu insanları dış güçler motive etmedi aksine kendilerini eritmeye çalışan bir sistem içinde var oldular.  Bugün her ülkeden siyasilerle görüşüyorlar, onları Türkiye’ye götürüyorlar ve ağırlıyorlar; onların Türkiye ve Türk halkı ile algılarını değiştiriyorlar. Kendi lobicilik faaliyetlerini yürütüyorlar.
Her büyük organizma gibi cemaatin de yutan bir yapısı var. Ayarıca kadınların rolünden  liyakat ilkesine kadar eleştirilecek pek çok noktası da mevcur. Bunlara rağmen bence Cemaat’i yok etmek yerine dindar ve dindar olamayan cemaatlere imkanlar vererek Türkiye’nin önünü daha açabilirsiniz. Devletin rolü bu tür yapılanmalar arasında denge oluşmasını sağlamak; bir tarafın tekelini meydanlarda bağırarak, tehditler savurarak değil reel politikalarla kırmak, adaleti sağlamaktır.