Kimisi ; “ Biz bu listelerde kendimizi değil kedimizi bile bulamadık” diyor, duyuyoruz. Kimisi de memnun.

Bu işler böyle gelmiş böyle gider. Siyaset bir rüzgârdır gelir geçer. Rüzgârın şiddeti aslında herkese aynıdır. Ama birini serinletip ferahlatırken bir başkası için yıkıcı olabiliyor. Sonuçta bu durum rüzgârın şiddetinden değil esip geçtiği cismin ağırlığından ve şeklinden kaynaklı bir durumdur.

Buna karşın “yel kayadan bir şey koparmaz” özdeyişini de unutmayarak karşıtlıklar içinde uyum yakalamayı da ferasetimizle başarabilmeliyiz.

Ak partiden 7 Haziranda aday seçilmiş olan Savcı Sayan 3 ay sonra vekilliğe değer bulunmayabiliyor. Siyaset böyle bir şey. Savcı bey “Allah var, Gam yok “ demiş. Âlâ.

Kimler geldi kimler geçti. Uğur Işılak’ın meclis uykusu yarım kaldı, Hüseyin Çelik, İdris Güllüce gibi eski bakanlar artık dışarıdan bakacaklar.  Murat Başeskioğlu, Meral Akşener mhp listelerinden uçuverdi. Umut oran, Murat Özçelik CHp den aday gösterilmediler.

Adaylar ve seçmen açısından durum farklı değildir. Siyaset rüzgârı herkese ağırlığına göre etki yapıyor. O yüzden Yunus’un dediği gibi “ Ne varlığa sevinirim, Ne yokluğa yerinirim. Aşkın ile avunurum, bana seni gerek seni” diyerek memleket için hayırlısını temenni etmeli.


**

Listenin Neresindeyiz?

Mhp, Chp, Akparti

Diğer partiyi saymıyorum çünkü legal görmüyorum. Terörün tam içinde yer alan bir partiden babam da aday olsa dönüp bakmam doğrusu.

Kendinizi yani fikirlerinizin yansımasını bulduğunuz veya bulabileceğinizi düşündüğünüz listelerin peşinden gidecek misiniz?

1 Kasım listeleri, Eleştirdiğiniz konuların ve düzelmesini istediğiniz problemlerin çözümü için ilaç olabilecek mi?

Eğitimdeki çarpıklıkları ve belirsizlikleri yeni liste ile aşabilecek miyiz?

Ekonomideki kötü gidişe dur diyebilecek, doları 2.5 Tl ve euroyu 3 TL ye çekebilecek mi bu listeler?

Yüzde 11 olan işsizliğe çözüm olup, adaletsiz gelir dağılımının düzeltilmesini sağlayabilecek mi bu 3X550 arkadaş?

Büyük şehirlere plansızca yığılan nüfusun oluşturduğu konvansiyonel silah etkili, parça tesirli insan arzı patlamasının önüne geçebilecek mi lacileri çekmiş abiler?

Bazı kentlerde yollara dökecek asfalt bulamazken, marka şehir diye adlandırdığımız yerlerde senede bir asfalt zemini kazıyıp yenisini döktüğümüzü sorgulayacak mı makam-ı âliler?

Şehirlerdeki yanlış imar uygulamalarıyla yeşil alan bırakmazken, perde betonları gereksiz saksılara çevirip vergileri boşa harcayan zihniyettin dibine benzin dökebilecek mi zat-ı şahaneler?

Anadolu’nun geri kalmışlığının ve göç veren enfeksiyonlu şehirlerinin yeniden bir yıldız gibi doğup parlamasına yarayacak mı 3 x550 lik reçetelerdeki siyasi antibiyotikler?

İşte bu ve benzeri soruların cevaplarında yatıyor listelerde kendimizi bulup bulamadığımız. Siyaseten ülkeyi yönetmeye talip partilerin ve onların belirlediği aday listelerinin arasına sızacak ve en fazla kendimizi bulup işte “tam da ben” dediğimiz parti ve adayların peşinden koşacağız.

Neden?

Tabi ki önce küçük sonra büyük ailemiz için. Yani mahallemiz, ilçemiz, ilimiz, ülkemiz ve nihayetinde dünya için, insanlık için.

Ama böyle olmayacak!

Kimimiz babamızın yadigârı partilere oy vereceğiz, kimimizde pireye kızıp yorgan yakacağız. Büyük bir çoğunluk ise bu seçimlerde istikrara barajı aşırmaya çalışacak.

Neden böyle diyorum* Çünkü 7 Haziran seçimlerinde hdp ye barajı aştırmak için çok ciddi çaba sarf eden algıcılar seçmen üzerinde etkili olmuşlardı. Ancak seçmen, barajı aşan bir hdp görmek istemesinin yanında AK partinin iktidardan uzaklaşıp ülkenin koalisyonlara mahkûm olacağını hesap etmemişti. En azından büyük bir bölümü.

Seçmen, nasıl 7 Haziranda hdp ye barajı aştırarak AK partiye bir ders verip burnunu sürtmek istemişse, şimdi de İSTİKRARA barajı aştırıp ekonomisini yoluna koymak, devlet çarkının işlediğini görmek ve yarınlara güvenle bakmak istiyor.

O yüzden 1 Kasım seçimlerinde seçmenin en önemli kriteri İSTİKRAR olacak. Seçmen istikrarı satın almak istiyor ve seçimin rüzgârı istikrara doğru esiyor. Bunun için de tek başına iktidar olabilecek bir partiye İSTİKRAR BARAJINI aştıracak.

Hatta seçim tahmini mi bile sizinle paylaşabilirim bu köşeden. Şöyle ki;

  1. Parti % 43,5

  2. Parti %26,5

  3. Parti %15

  4. Parti %10

Bu seçim sonuçları ile tek başına bir parti iktidara gelebilir mi? Evet, gelebilir. Yaklaşık 278 milletvekili ile hükümet kuracak çoğunluğa ulaşır. Hadi hayırlısı.


***

Tuğrul Türkeş seçim hükümetine girerek aslında arkasına aldığı rüzgârın şiddetinden çok ciddi şekilde faydalanmayı başarmış kurt bir siyasetçi olduğunu kanıtladı. Bir tarafta mhp içerisinde yerini kaybetmiş gibi görünse de kaybettiği sadece Devlet Bahçelinin yardımcılığıydı. Yoksa o hep mhp li olarak anılacaktı zaten.

Çünkü Türkeş demek Mhp demek. Kuruluşu böyle. Kendi deyimiyle babasının partisi.

Ama Türkeş yaptığı siyasi hamle ile Ak partide milletvekilliğini ve bakanlığı garantileyen bir MHP li olarak adının siyasi tabelaya yazdırmasının yanı sıra, Devlet Adamlığı payesini de milletin gönlünde bulmuş oldu.. Bu işten karlı çıkan tek kişi de siyaseten Türkeş’tir. Ne AK Parti ne de Mhp nin bu operasyonda kar-zarar grafiğinde oynama olmayacaktır.

Oysaki aynı dönemde esen siyasi rüzgârda serinleme fırsatı Meral Akşener’e de verilmişti. Ama o ferahlamak yerine yıkılmayı seçti. Şimdi ne ak partide ne mhp de kendisine bir yer bulamadığından “geçmiş ola”


****

7 Haziranda Rüzgâr esti esmesine de bu rüzgârdan olumlu şekilde yararlanmayan bir diğer oluşum da HDP oldu. Kendilerine barajı aştıran seçmene de ihanet ederek terör örgütüne uşaklık etmeye devam ettiler ve yüzden fazla güvenlik görevlimizin şehit edilmesine yol açtılar. Ekonomiye, mala-mülke verdikleri zararlar da cabası.

Şimdi 1 Kasım siyasi rüzgârında hdp için alarm zilleri çalıyor. Seçmen verdiği krediyi geri çağırdı bile. İhtarnameyi çekti, vadeyi 1 Kasıma yazdı. Hdp için siyasi icra kapıda hülasa. Arkasından da hukuki icra bekliyorum ben şahsen, adalet namına, kanuna namına. Ee bunca kanunsuzluk cezasız mı kalacak?


*****

Ak Pati listeleri pek değişmemiş. Ak parti kendi imam-hatip çizgisini %80 oranında koruyor. Yeni yapılan adaylar da genel olarak imam-hatip kökenlilerden seçiliyor. 12 eylül kongresinde Partinin üst kademe yönetimini de büyük oranda imam-hatip kökenliler oluşturdu. Ak Parti 1 Kasım seçimlerinde sosyo-ekonomik problemlerin çözümü için kendi altyapısına güveniyor. Seçmen nezdinde ne kadar itibar göreceğini hep birlikte göreceğiz. Bazı siyasi eleştirmenlerin Ak Partiyi Gizli Sakal Teşkilatı olarak değerlendirmesinin arkasında da bu gerçek yatıyor.

Chp 1 kasım için yeni hesaplar yapmamış. Tucelizmirli Kılıçdaroğlu aldığı talimatlar doğrultusunda siyasi beyanatlarını vermeye devam ediyor. Geliştirdikleri hiçbir politika ve sundukları hiçbir çözüm önerisi yok. Şimdi HDP den kopan oyların peşine düştüler. Alman akıl hocaları ve ağa babaları Tüsiad onlara “ Hele bir iktidar olacak ( koalisyonlu ya da koalisyonsuz) oyu alın da, sonrasına bakarız” diyorlar. Zaten Chp iktidar olsa bile ( olamaz ya) ülkeyi Kılıçdaroğlu’na yönettirmezler. Almanlar maşallah kapıda akrep gibi bekliyorlar. CHP alman rüzgarı ile iktidar olurum diye hesaplıyor ama, hdp den kopan seçmenin “katiline aşık maşuk” olma ihtimalinin olmadığını hesaba katmıyor. Kısacası CHP ve Kılıçdaroğlu’na esen, rüzgar değil hansın yeli sadece. Orada durum hep aynı. Kokudan geçilmiyor. CHP herkese mavi boncuk dağıtmanın peşinde. Bir yanda teröre karşı mücadeleyi destekler gibi görünürken, aynı anda genel başkan yardımcıları hdp nin arkasını teröre yaslayan siyasetçisi Figen Yüksekdağ’a destek ziyaretinde bulunuyor. CHP ye demişler ki; uçana kaçana sahip çık. Kim ne isterse ver,  ne derse söyle. Kılıçdaroğlu da bunu siyasi strateji olarak uygulamaya çalışıyor. Ama “ Deveye cilve yap demişler, kıçıyla kırk çadır devirmiş”. Bizim kılıçdaroğlunun vaziyeti de böyle maalesef.

MHP bildiğimiz gibi. Sayın Bahçeli denizi dalgasız, havayı rüzgârsız seviyor. Öyle çok ani hareketlerden hoşlanmıyor. Zaten MHP nin iktidara gelmek gibi bir niyeti de yok. Bu yüzden proje geliştirecek kadrolara da sahip değiller ve aramıyorlar da. Nasılsa %10-15 arası bir seçmen kendilerini ülke için supap olarak görüyor.  Tercihinden dolayı seçmene bir şey söylenir mi?

Velhasıl listelerde Erhan olmuş Meral olmamış, Recep olmuş Şaban olmamış çok da önemli değil MHP için.


Selim BİLÂL ……