“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır ve o satıh bütün vatandır.”

Gazi Mustafa Kemal’in Sakarya Meydan Muharebesinin dolayısıyla da Kurtuluş Mücadelemizin seyrini değiştiren strateji değişikliğini ifade eden sözüdür. Gazi, bu yeni stratejisi ile vatanın her cm² sinin savunma alanı olduğunu ve tüm bu alanların şehit kanlarıyla ıslanmadıkça terk edilemeyeceğini tarihe nakşetmiştir.


Doğru zaman ve zeminde cesur kararlar alan liderleri millet de tarih de unutmaz. Onlar daima güçlü ve başarılı liderler olarak yâd edilirler.

Bugün batının maşası olan terör örgütlerinin ülkemiz üzerinde yürüttükleri bölücü terör faaliyetlerinin sona erdirilmesi için; devleti yönetenlerin cesur kararlar alma ve bu kararları sonuna kadar uygulama zamanıdır. Sözde barış laflarıyla öz vatanına ihanet eden çetelerin ve taşeron terör örgütlerinin ülkemize verdikleri sıkıntıları bitirecek politikalar bu ülke var oldukça var olmalıdır. Düşman geçmişte vardı, bugün var ve yarın da olacaktır.

Öz benliğini engin devlet tecrübesi içerisinde harman etmiş bu millet, ezelden ebede hür yaşayacak stratejileri ve bunları uygulayacak vatan evlatlarını daima yetiştirmiş, içinden çıkarmış ve yetiştirmeye devam edecektir.

Terörle mücadelemizde gelinen noktada artık stratejimiz sathı müdafaa üzerine kurulmalı, terörün tüm unsurları ile sadece vatan topraklarında değil coğrafi ve siyasi tüm satıhlarda eş zamanlı mücadele verilmelidir.



Birincisi;

NATO üyesi olmasına rağmen teröre açık ve gizli destek veren Almanya, İngiltere, ABD, Yunanistan gibi devletlerin de uluslararası platformlarda yaptıklarıyla yüzleşmelerinin ve bu ikiyüzlü politikalarından vazgeçmeleri için uyarılmalarının özellikle de BM nezdinde sağlanması çok önem arz etmektedir.  

Adama sorarlar “ Hem beraber NATO üyesiyiz, birbirimizi savunacağız diye yemin etmişiz. Hem bize karşı teröristlere silah ve para verip üzerimize saldırtıyorsunuz. Söyleyin dost musunuz düşman mı?

Hadi İran, İsrail ve Rusya müttefikimiz değil peki ey NATO üyesi ülkeler, siz neden terörün tam ortasındasınız?

İkincisi;

Terörün içeride ve dışarıda medya yoluyla amacına ulaşması için yayın yapan tüm terör yandaşlarının ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde susturulması sağlamalı,  Terörün ülke içindeki siyasi uzantılarının da AİHM ve iç hukuk çerçevesinde gerekli kovuşturmaya tabi tutulması ifa edilmelidir.

Üçüncüsü;

PKK ve türevleri olan tüm ırkçı, bölücü, devrimci, İslamcı vesair görünümlü terör örgütlerinin yurtiçinde ve yurt dışındaki lojistik üstleri yok edilmelidir.

Dördüncüsü;

Özellikle yurt içinde terörist faaliyetler için hazırlanmış altyapılar etkin istihbarat çalışmaları neticesinde çökertilmeli, terör örgütlerinin de eleman tedarik kaynaklarını kesici her türlü ekonomik ve sosyal politikalar ile eğitime ciddi önem izafe edilmelidir.

Beşincisi;

Devletin terör ve terör destekçileri konusunda hafızası yeniden düzenlenmeli ve etkin şekilde koruma altına alınarak paralel oluşumların eline geçmesi önlenmelidir.

*

Sadece sahada güvenlik güçlerimizin göğüs göğüse ve sıcak takip ile yaptığı kahraman mücadele ile bir sonuca varılamayacağına göre, Tüm coğrafi ve siyasi satıhlarda topyekûn savunma mücadelemizin yürütülmesini elzem görmekteyim.

Milletimizin tek istediği de; -Bir anlık gaflete dalıp, şeytana ve nefse uyup mücadeleden vazgeçme ya da mücadeleyi gevşetme hatasına düşülmemesidir.

**

Detaya inecek olursak, S. Demirtaş, F. Yüksekdağ ve partileri HDP gibi terör örgütüne organik bağlı kişi ve kuruluşların siyasetin içerisinden çıkarılıp hak ettiği terörist muamelesini bir an önce görmesi için hukukun acil işletilmesi gerekmektedir. Bu sadece bir güvenlik meselesi olmayıp adaletin tesisi ve vicdanların rahatlaması için de şarttır.  

Saldırılar her yerde devam ederken güvenlik güçlerimizin moral gücünün ve motivasyonunun zerre kadar sarsılmaması sağlanmalıdır. Batılı devletler ve bağlı kuruluşlarından aldıkları destekle, ülkemize her türlü gelişmiş silahlarla saldırılar düzenleyen, 1 ila 5 tonluk bombalı düzeneklerle hain pusular kuran terör örgütünün ve onlara destek veren siyasi uzantılarının sathı müdafaa mantığı altında, vatanın her bir cm² sinde takip edilerek yok edilmesi amacıyla operasyonlarımız; PLANLI, GÜVENLİ, DİNAMİK ve SONLANDIRICI şekilde devam ettirilmelidir.

Yiğidi gam öldürür derler. Gama kedere düşürecek hal ve hareketlerden uzak durulmalıdır. Devletimiz ve onu idare edenler vatandaşlarının canı pahasına yaptığı fedakârlıkların neticesini alacak stratejileri geliştirmek ve uygulamak durumundadır. Bunlar netice alınana kadar devam ettiği sürece bizlere gam keder yoktur.

Teröristler sıkıştıkça barış naraları atmaktalar. Bu mermi sarhoşlarının attıkları naraları ise paralelcilerin ve özellikle siyonist uşağı doğan gurubunun medya organları duyurmaktadır. Parasal anlamda güçlü olan ve batı ile açık ve gizli bağları olan bu grupların eli silahlı terör örgütlerinden bir farkı var mı? Bir farkı olmadığı gibi arazide sadece piyon olarak kullanılan, kandırılmış zavallı teröristler leş olup gitmekte iken, bu batı destekli medya gafilleri sahte saltanatlarını sürdürmeye devam ediyorlar.

Kanunun boşluklarına sığınarak veya paralel çetenin elemanlarının yardımları ve yol göstermeleri ile adaletin elinden kurtulmayı şimdilik başaran bu terör pazarlamacı ve oluşumcularının da elbet adalet önüne çıkacağı günler yakındır.

Vatanından cüdâ olmak istemeyen bu millet, sıktığınız her avuç topraktan fışkıran şühedâları ile dün zaten rüştünü ispat etmedi mi?

Bugün, her kim hangi işle meşgul olursa olsun bizler devlet ve millet bir bütün olarak ilkelere bağlı kaldıkça ve bu ilke ve kurallar için kanımızı, canımızı feda ettikçe korkacak bir şey yoktur. İçeride ve dışarıda konumlanmış tüm hain ve düşmanlara karşı el birliği ile mücadele etmeliyiz. Bu mücadele sadece devleti yönetenlerin değil, toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duran şehitlerin torunlarının da bizatihi görevidir.

***

Bugün pilavdan dönenin kaşığı kırılmaz mı?

Selim Bilâl