Ya Vatanını Ya Canını

Vahşi batı filmlerinin bir numaralı sloganı idi ;     “Ya paranı, ya canını”

Vahşi olduğu kadar da profesyonel biri gelip İstanbul’umuzun göbeğinde, Ortaköy’de bir mekânda, 6 şarjör boşaltmış.

Özel tim seviyesinde ekipman ve hareket kabiliyeti kazanmış bir kiralık katil.

Deaş süsü verilmiş planlı bir istihbarat eylemi.

Katil Kırgız, yani soydaş. Sorsanız Müslümanım da der.

Bu alçak haini 20 Ocakta Kırgızistan’dan kalkıp buraya getiren ne?

Para ve emir

Parayı ve Emri veren kim ola ki?

Kırgızistan yakın dönemde Fetö ’ye verdiği destek ile haberlere konu olan kardeş diye bildiğimiz Türki Cumhuriyetlerden birisi. Bu ve diğer Türki Cumhuriyetlerden gelen vatandaşlara Türkiye her daim kapılarını sonuna kadar açık tuttu. Hatta şu anda İstanbul’da binlerce Özbek, Uygur, Kırgız bulunduğunu hepimiz biliyoruz. Üstelik bunların büyük çoğunluğu buralarda iş imkânı bularak çalışabilmektedirler.

Bu eylem Kırgızistan’a şu anda çok hâkim olan bir devletin istemesi ile oralarda hüküm süren bir çetenin önayak olmasıyla organize edilmiş bir katliam gibi durmaktadır. (cia, fetö)

Üstelik 20 Ocakta mimli bir ülkeden ülkemize gelen bir şahsın içeride takibe alınmamış olması, rahatça Türkiye’yi dolaşabilmesi de yine aynı çetenin halen Türkiye içinde etkin olan elemanlarının lojistik desteğiyle olabilir.

Eylemin yapılış yeri, tarihi ve şekli itibarı ile ortaya çıkan çok ciddi bulgular söz konusu.

Bir yılbaşı gecesi, İstanbul'un en ünlü eğlence mekanlarından birinde, azami zayiatı verdirecek şekilde bir katliam. "Yılbaşında eğlendiğiniz için sizi cezalandırıyoruz" şeklinde bir imaj yaratmak ve bunun üzerinden geniş halk kitlelerini yönetime karşı ayaklandırmak. Gezi olaylarının bir başka versiyonu ile iç savaş çıkarıp Türkiyeyi işgal etmek amaçlanmış

Birincisi bu eylem Deaş tarafından organize edilemeyecek kadar planlı bir eylem. Kullanılan ekipmanlar profesyonel işi, harekât tarzı, silah kullanma, eylem öncesi ve sonrası davranış biçimi ve uygulama esnasındaki başarı performansı Deaş teröristlerinin erişemeyecekleri eğitim, kapasite ve dirilik istiyor.

Teröristin veya kiralık katilin elindeki silah, kullandığı mermiler ve flanşörler öyle piyasadan kolay elde edilebilecek malzemeler de değil.

Bu ancak istihbarat örgütlerinin veya onlara bağlı çalışan çete örgütlerinin elde edebileceği malzemeler.

Bir başka konu ise, kiralık katilin bunca mobese görüntüsüne rağmen halen bulunamamış olmasıdır. Binlerce polis ve istihbarat elemanının her yerde aradığı ve etrafında iz bırakarak dolaşan bu şahsın halen yakalanamaması bu şahsın acaba başka bir devletin toprağına sığınmış veya gizlenmiş olma olasılığını da akıllara getirmiyor değil. Tabi eğer bu katliam görevini bu katile verenler katili ortadan kaldırmadı ise.

El-bab operasyonu ile Ortadoğu’da varlığını koruyup geliştireceğini, kendisine yapılan saldırılar karşısında meşru müdafaa hakkını kullanacağını ve kullandığını her fırsatta dünyaya ilan eden Türkiye cezalandırılıyor.

Rusya ile ilişkileri düzeltip, NATO ve Batının iğrenç ayak oyunlarına ve teröre verdiği desteğe artık tahammül etmeyeceğini dünyaya ilan eden Türkiye içeriden çökertilmeye çalışılıyor.

AB ve NATO gibi batı merkezli örgütlerin ülkemize yönelttikleri terör eylemleri yetmiyormuş gibi bir de ekonomik terör uygulayan New York ve Londra merkezli küreselciler yüzünden Türkiye kendi göbeğini kendinin keseceğini tüm dünyaya ilan ettiğinden diz çöktürülmek isteniyor.

Deniyor ki; Ya bu iktidardan ve yönetenlerden vazgeç, ya da ülkeni işgal ederim.

Ya ekonomik ve askeri kalkınma hamlelerinden vazgeç, ya da canını teslim et,

Ya Ortadoğu’yla ilgilenmekten vazgeç, ya da masumların kanını ver.

Ya Şangay’dan vazgeç, ya da boynuna ipi takarız.

Kısacası NATO diyor ki; “Ya vatanını, Ya canını”

Tıpkı Irak ve Suriye coğrafyasında olduğu gibi ülkemizi de kanlı bir işgal ile bölüp parçalamanın hesabını yapıyorlar. Tüm bu eylemlerin tek amacı küreselcilerin müdahale ve kaos planı çerçevesinde işgal etmek zorunda oldukları Anadolu topraklarını ele geçirme gayretleridir.

Bizler Ya bu deveyi güderiz, ya da bu diyardan göçeriz deme durumunda değiliz.

Güdecek devemizin olduğu bu diyarlardan başka, bize göçecek ne başka diyar ne de başka vatan var

Selim Bilal