Ateş sönsün ! Acı dinsin !

Türkiye'nin Suriye politikasının yanlış olduğu yönünde bugüne kadar bir çok yorum yapıldı. Bu yorumların haklılık payı olduğunu da kimse yadsıyamaz.

2011 yılıdan bu yana binlerce insanın şu veya bu taraftan katledildiği Suriye topraklarında sonuç olarak tek gerçek var.

O da artık Suriye diye bir ülkenin fiilen ve fiziken yaşamıyor olmasıdır.

İç savaş diye nitelenen Suriye çatışmalarının hiç de iç savaş olmadığı tam aksine dünyanın süper güçlerinin kozlarını paylaştığı bir meydan muharebesi olduğunu hep birlikte müşahade ettik.

Suriye'de yaşayan insanların bir parça özgürlük ve demokrasi talebi için seslerini yükseltmelerine kalaşnikoflarla karşılık veren, yetmeyip uçaklarla bombalayan Esed zalim rejiminin bu davranışı ile dünya dev dinazorlarının ağızlarının suyunun aktığını ve avını parçalayıp yutmak için sabırsızlanan bu canavarların aradığı av sahasının oluştuğunu gördük, yaşadık.

Acı ama gerçek

Suriye insanlığın ölüm yeri oldu bu süre zarfında. 10 milyondan fazla insanın topraklarından sürüldüğü, 600 bininin canından olduğu ve 2 milyona yakın sakat ve yaralının acılar içinde yaşamak zorunda olduğu bir harap ülke. Binlerce masum kadın ve çocuk katledildi. Hastaneler, okullar, camilr, fırınlar bombalandı. Su şebekeleri yok edildi. Kimyasal silahlar bebeklerin teninde denendi.

Halbuki Şam'ın, Haleb'in meşhur çarşıları, göz kamaştıran ürünleri, tarihi eserleri ve kadim toplum hafızası tüm insanlığın araştırma tezi gibi üzerinde durması, öğrenmesi gereken bir toplam uygarlıktı.

Ama bunun yerine vahşi batının kapitalist emellerinin emperyalist yöntemlerle tezahür ettiği ve buna karşın slav inatçılığının duvar gibi karşısına dikildiği zalim gladyatörler mücadelesine sahne oldu. Zalimler güruhunun çatışma alanında zalimler birbirlerine vurmak yerine mazlum insanların üzerinde denediler güçlerini ve birbirlerine yaptıkları güç gösterisinin malzemesi yaptılar insan canını ve onurunu.

Son iki aydır özellikle Türkiye'nin istemesi ve girişimleri ile ikna edilen Rusya ateşkes için umut ışıklarının yanmasına müsade etti. Zalim Esed rejiminin tam destekçisi Rusya ve yanında ortadoğunun fitne merkezi İran olmak üzere ateşkes şartları önce Halep için ve sonrasında tüm Suriye coğrafyası için masaya yaratıldı.

Savaşı fiilen kazanan Rusya bu aşamada belki de artık karşısında kaybedeceği hiçbirşeyi olmayan insanlar ve savaşçılar gördüğünden veya Türkiye ve diğer bazı ülkelerin ısrarlı talep ve karşı tezleri üzerinden doğru bir değerlendirme yaparak ateşekese hem evet dedi hem de buna garantörlük yapacağını ilan etti.

Suriye rezaletinin geçmişini irdelemek, kimin sebep olduğuna değinmek artık herkesi çok yoruyor. Bugün hepimizin, kendisini halen insan olarak gören herkesin istediği tek birşey var."Artık bu zalim savaş bitsin, çocuklar, kadınlar, masumlar terör bahanesi ile öldürülmesin"

Tüm Türkiye ateşkese kilitlenmiş durumda. ancak herkesin kafasında soru işaretleri var. Düne kadar Türkmen kardeşlerimizi ve ılımlı Suriye muhaliflerini hunharca uçaklarla katleden Rusya yeterince güvenilir mi? ABD ve AB hiç arzu etmedikleri bu ateşkesi sonlandırmak için ciddi provakasyonlar yapmayacak mı, yaparlarsa nasıl engellenecek? 

Pkk-Pyd kürt devletini kurmak için dünyanın tüm uluslararası kurallarını çiğneyen, Avrupa birliği belgesi, İnsan hakları beyannamesi ve NATO müktesebatını ayaklar altına alan sözde müttefiklerimiz bu hayallerinden vazgeçecekler mi?

İşte ateşkesin akıbetini belirleyecek olan çok önemli konular bunlar. Bu soruların cevaplarını insanlık için olumlu büyük bir adım atacak olan Rusya, Türkiye ve İran vermelidir. Hem insanımızı hem dünya vicdanını rahatlatacak gerçek bir garantörlüğü üstleneceklerini deklare etmelidirler.

Hepimizin bu ateşkese ihtiyacı var. Hem Suriye'de hem Irak'ta hem de işgal altındaki diğer ülkelerde tüm bu çatışmaların durdurulabilmesi için örnek bir çalışma olmalı bu girişim. İnsanların savaş çığırtkanlığı yerine pazarcı çığırtkanlığı yapmasının zamanı gelmedi mi? Savaş endüstrisi yerine barış içinde ticaret yapacağımız platformları haketmedik mi? Yaşananlar, çekilen acılar, zulümler ve ölümler aklımızı başımıza getirmek için hala yeterli olmadı mı?

Biz bu ateşkesi Mondrostan, Lozandan çok daha fazla önemsiyoruz. Yürütülen savaşın iğrençliğinden ve mertlikten uzak oluşundan olsa gerek, dünya üzerinde insan hayatını önemsemeyen ve sürekli kaos üzerinden krallıklarını besleyip sürdürenlere karşı ateşin kesilmesi için tüm insanlığı sesini yükseltmeye davet ediyoruz.

Gerilim değil barış istiyoruz. Anlaşmazlıkların savaşla değil sulh ile konuşulduğu bir dünya arzu ediyoruz. Müslümanın müslüman kanını, daha da önemlisi insanın kendi türünün kanını dökmediği bir akıl arenası hayal ediyoruz.

Kısacık ömrümüzde çok şey mi istiyoruz?

Selim Bilal