Bu adam, bu dalganın karşısında sağ kalabilir mi?


Devletin, yani kamunun, yani hazinenin döviz rezervi yeterli olduğundan döviz artışlarından etkilenmediği ortada. Hatta dövizle kamuya borçlanmalar için kuru sabitleyip 3.53 TL seviyesinden yıl sonuna kadar bağladılar.

KAMU ve ÖZEL SEKTÖR AYRIMI NE KADAR DOĞRU?

Kamu maliyesinin döviz artışlarını sevdiğini bile söyleyebiliriz. Çünkü bu sayede özellikle ithal ürünlerden elde edilen ÖTV ve buna bağlı KDV gelirlerinde büyük bir artış sözkonusu olmaktadır. Hal böyle olunca döviz artışları kamu maliyesinin iştahını kabartmaktadır.

Özel sektör ise sürekli döviz açığı pozisyonunda olduğu için döviz artışlarından menfi yönde etkilenmektedir. Öyle ki son üç ayda özel sektörün TL cinsinden borç yükü yüzde 30 arttı. Bu yetmiyormuş gibi elindeki emtianın değeri yarı yarıya düştü. Daha da kötüsü yeni mal üretimi için maliyetleri de %30 arttı. Bunun yanında ekonominin de daralması yüzünden nakit ihtiyacı tavan yaptı. Nakit ihtiyacına bağlı olarak finansman giderleri ayyuka çıktı. Finansman bulabilmek için elinde bulunan teminatlarının değeri yarıya düştü.

Bu büyük kriz dalgası karşısında hiçbir koruması olmayan bu adam ayakta durabilir mi? 

Sizce, milletin finanse ettiği kamu maliyesi ve ekonomi ekibi bu dalga kaşısında bariyer kurmak ve milleti korumak zorunda değil mi?

Şöyle düşünmek gerekiyor. Devletin yani kamunun gelir kaynağı özel sektördür. Özel sektörün yarattığı istihdam, katma değer ve kazançlardır. Ancak şu anda özel sektörün kazanç, katma değer ve istihdam üretmesinin önündeki en büyük engel de kamu maliyesinin basiretsiz politikaları olmaktadır.

Sonuç olarak kamu maliyesi şu anda bindiği dalı kesmektedir. Döviz artışlarının verdiği yıkıcı zararlar karşısında özel sektörü sadece seyretmekte ve boğulmasından adeta zevk almaktadır.

Bu durumu düzeltecek olan milletin azim ve kararlılığından başka bir enstrüman yoktur. Bu sebeple 15 temmuzda istiklalini almaya kalkanlara karşı canını feda eden bu aziz millet ekonomik saldırılar karşısında da aynı başarıyı göstermelidir. Bugün karşılaşılan saldırılar 15 temmuzdan daha hafif değildir.

Sorun şu ki bugün kamu maliyesini ve ekonomiyi yönetenler maalesef 15 temmuz şanlı direnişini anlamışa benzemiyorlar. Toplumun kendilerini kurtardığını sanarak büyük bir yanılgıya düşüyorlar. Halbuki 15 temmuzda bu millet istiklalini hiçbir şer güçe, iç ve dış mihraka ezdirmeyeceğini kalın harflerle tarihe yazmıştı.

Bugün artık yanlış anlama lüksümüz olmadığı günleri yaşıyoruz. Bir daha hata yapma şansımız olmadığına ve kaybedecek vaktimiz bulunmadığına göre "ey idare" bu döviz üzerinden yapılan saldırılara müdahale etmek için daha ne olmasını bekliyorsunuz?

Bu dalgayı savuşturmanın yolu kaçmak değildir. Artık dalgayı engelleyecek bariyerler kurulmalıdır. Nasıl ki kamu için döviz kurunu sabitlemiş iseler, özel sektör ve tüm Türkiye için de döviz kurlarını sabitleyip, ardından da kontrollü kura geçilmesi gerekiyor. Para ticaretini yasaklamadan veya kontrol altına almadan bu dalgalar karşısında ayaküstü durmanız mümkün değidir.

Gerçek milliyetçilik günü kurtarmak değil, geleceğe bir vatan bırakmaktır.

Selim Bilal