FETÖPOLİTİK

Türkiye’nin JEOPOLİTİK konumu dillere destandır.

Asya ve Avrupa’yı birleştiren, ipek yolunun batı ile buluşmasını sağlayan, enerjinin son kullanıcısına ulaştırıldığı güvenli güzergâh olan bir konumda bulunuyoruz.

Ortadoğu’nun gölgeliği, Türki Cumhuriyetlerinin şemsiyesi, Slavların battaniyesi, Acemlerin bariyeri, Balkanların ve Kuzey Afrika’nın rol modeli, Avrupa Birliğinin ise belalısıyız.

Hunlardan Göktürklere, Selçukludan Osmanlıya binlerce yıllık bir tarihin çok özel arşiviyiz.

Sibirya’nın buz çöllerinden Afrika’nın kum çöllerine ve de Adriyatik’ten Çin seddine büyük bir coğrafyanın yaşamışı, sahiplenmişiyiz.

Bu noktadan bakınca “Jeopolitik önemliliğin”  yaşadığımız coğrafyanın cazibesinden, Türk Milletinin şuurundan, imanından, töresinden, cesaretinden ve kararlı duruşundan vücut bulduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

200-300 bin kişilik ordularla, koskoca Osmanlı İmparatorluğunun 20 milyon km² toprağı vatan yaptığını ve bu topraklarda 600 yıl hüküm sürdüğünü unutmamak gerekir. Çağının teknolojisini “ilim Çin’de olsa gidip alınız” sözü mucibince arayıp bulan bir yönetim anlayışını, İslam’ın adalet anlayışı ile paçal edip, cesaret kazanında yoğuran bir anlayıştır bu.

Büyük Türk medeniyetinin ise her dönem saldıranı, kıskananı, takdir edeni olmuştur.

Bu medeniyeti çökertmek adına mutlaka her dönemde iç ve dış faaliyetler zuhur etmiştir.

Hunların, Göktürklerin devri genel itibarı ile Hakanların eşlerinin siyasete menfi yönde karışması ile taht kavgalarının ve bölünmelerin yaşanması yüzünden sona ermiştir. Çinli prenseslerin kardeşler arasında çıkardıkları fitneler, savaş meydanlarında atılan oklardan çok daha fazla etkili olmuştur.

Selçukluda ve Osmanlıda da benzer şekilde saray entrikaları, imparatorlukların önce içten zayıflatılıp bölünmesi ve sonrasında dış saldırılarla yok edilmesi yönteminin başarılı olması sonucunu doğurmuştur.

Selçuklu ve Osmanlı devletleri kendilerinden önceki Türk devletlerinden farklı olarak bir de mezhepsel anlamda kuşatılarak zaafa uğratılmıştır. Özellikle şii hareketinin bu iki Türk devleti üzerinde çok önemli yıkıcı hareketleri olmuştur. Tarihte bilinen ilk gizli servis, ajan yerleştirme, suikast fedaileri kavramı da Selçuklu dönemindedir. Haşhaşiler olarak bilinen Şii örgütün lideri olan Hasan Sabbah bir acemdir. Tek derdi Nizamülmülk’ü ortadan kaldırıp devleti yıkmaktır. Bunun için uzun yıllar süren çalışmalar yapmıştır. Sonunda da büyük oranda başarılı olmuştur.

Yaptıkları suikastlar ve gizli servis çalışmaları ile devleti zayıf düşürüp, dış tehditlere karşı savunmasız hale getirerek yıkımı kolaylaştırmışlardır.

Osmanlıda da benzer saldırıları görüyoruz.  Kanuninin Hürreminden, Baltacı Mehmet-Katerina meselesine kadar bir çok benzer husus devlet yapısının içeriden yıpratılması, fitne ile bölünmeler ve sonra dış devletlerin büyük saldırıları ile yok etmeye, ele geçirmeye çalışmalar şeklinde cereyan etmiştir.

Bugün de Büyük Türk medeniyetinin son temsilcisi Türkiye üzerinde aynı taktikler uygulanmaktadır.

Bu amaçla bazı komşu ve batılı devletlerin içimizdeki faaliyetlerini mercek altına almalıyız.

15 Temmuz Darbe girişimi sonrası 80 milyon TC vatandaşının kahir ekseriyetle kani olduğu bir gerçek var ki; “ Devletimizin çökertilmesi için içimize yerleştirilmiş çok sayıda ajan ve terörist vardır”

PKK, Deaş, DHKP.c vesaire gibi silahlı terör örgütünün yanı sıra, Haşhaşiler gibi kendilerini uzun yıllar saklamayı başarmış fedailer de sarmış her bir yanımızı.

Bu örgütlerin hiç şüphesiz en güçlü ve tehlikelisi olarak FETÖ ortaya çıkmıştır. 15 Temmuz İşgal ve Darbe hareketinin arkasında olan batılı güçler ile destekçileri, 40 yıldan uzun bir süredir içimize sızdırdıkları bu katilleri uygun gördükleri anda harekete geçirmeyi başarmış ancak netice almayı bu kez başaramamışlardır.

FETÖ terör örgütünün bu kadar kullanışlı olması tabi ki Devletimiz içerisinde neredeyse tüm kurumlara sızmış olmalarından kaynaklanmaktadır. Kendilerini halen gizlemeyi başarabilecek yeteneği de kaybetmemiş olduklarından tehlike geçmiş değildir.

Fetönün bu kadar kullanışlı olması ona bir FETÖPOLİTİK önem izafe edilmesi sonucunu doğurmaktadır.

Etrafınıza ve geçen zaman içerisinde kurulan ilişkilere baktığınızda, İsrail’inden ABD’sine, İran’ından Almanya’sına kadar birçok ülke bu karanlık terör örgütü üzerinden vatanımıza operasyonlar yapmaktadır.

Bakıyorsunuz İncirlik Üssünde, NATO yani ABD ile pkk ve fetö birlikte görüşmeler yapıp stratejiler belirliyor. Kuzey Irakta İsrail ile Fetöcüler stratejik görüşmeler yapıyor. Almanya fetöcüleri bağrına basıyor. ABD terör örgütü liderini ülkesinde besliyor. Bir nevi Ortadoğu ve Türki cumhuriyetler ile Türkiye’yi de içine alan bölgeyi çalışma alanı seçmiş Pensilvanyalı pentagon gibi çalışıyor.

Düşmanlarımız için FETÖ o kadar önemli ki tek başına bir FETÖPOLİTİK oluşmuş durumda.

Ne acıdır ki, kardeş bildiğimiz, dost diye tanıdığımız birçok insan, birçok Türk, birçok Müslüman bu sapık yapının gizli fedaisi çıkıveriyor.

Dünyayı saran (170 ülke) bu cinayet şebekesi konuşlandığı yerler, terörist sayısı, ilişkileri, teknolojik becerileri ve ilişkili olduğu gizli servisler açısından bakıldığında dünyanın en güçlü ve önemli terör örgütü olarak ortaya çıkıyor.

Hala ülkemizde bazı kafalar bunu anlamakta güçlük çekiyor. Mesela CHP nin tepesine çökmüş bu fetö örgütünün varlığına CHP seçmeni 7 yıldır tahammül ediyor.  MHP çok yakın zamana kadar ele geçirilmiş birimlerini kurtarmak için halen uğraşıyor. Akparti bizden yanlış adam çıkmaz diyor ama bilen biliyor...!

Basın içerisindeki kripto teröristlerin salvoları, mağdur edebiyatının sokak çığırtkanlıklarına dönüşmüş görünüyor.

Paranın her çeşidini rahatlıkla içine alan, çalan bu yapı, geniş midesi ile domuzları dahi tiksindirirken, iffetli kadınların en mahrem görüntülerini çeken bu yapıyı hala kutsayan Hürriyet medyası gibi kurumların itibar görmesini nasıl anlayabilir ve sindirebilir ki kitleler?

Uyuşmuşluk, nemelazımcılık, yemlenme gibi nedenlerden bir çok kanı bozuk,  bu yapıyı şikâyet etmiyor, edemiyor. Ama yarın kendi kadınları ve kızları röntlendiğinde, ekmek tekneleri kanunsuzca kapatıldığında, sudan sebeplerle özgürlükleri kodeslere atıldığında anya ile konyayı anlayacaklar. Dikkat edin, yediğiniz baklavadaki şerbet değil şakirt sümüğü...

İş işten geçmiş olacak mı? Hayır

Devir ne kadar dönerse dönsün, insan devrin yörüngesinde devir ile döndüğünden dönen devrin döndüğünü bile fark edemiyor. Velhasıl durduğu ya da döndüğü yer insan zaviyesinden hiç değişmiyor.

İş te o sebepledir ki; kişi aklını kiraya vermeyecek, imanını imamlara peşkeş çekmeyecek, dinini Allah’ın kitabı dışında, peygamberin öğretisi dışında aramayacak, rızkını fitnede, röntde, şantajda bilmeyecek, vatanını bir tutacak, şehitliği tek başına ölüp gitmek değil milleti için Allah yolunda feda bilecek.

Bu günler çok çalışma ve birlik günleri.

Selam ve dua ile.

Selim Bilâl