Anayasa Değişikliğine EVET demeyenler hain mi?

Hükümet Başkanı Binali Yıldırım ve hükümet üyelerinin ve de Akpartili siyasetçilerin sıklıkla gündeme getirdikleri gibi " referandumda anayasa değişikliğini benimsemeyenler terör örgütleriyle aynı kategoride, terörle işbirliği mi yapıyor"

Eğer referanduma hayır diyecek olan seçmen terör örgütleriyle işbirliği içerisnde ise bu durum anayasaya ve kanunlara göre suç teşkil etmekte olduğundan bu kişilerin yakalanarak "terörle mücadele kanunu kapsamında" yargılanıp, kodese tıkılması gerekmiyor mu?

Eğer pkk, dhkpc, fetö vesaire terör örgütleri hayır demekle ülkemizdeki hayırcı seçmenin lideri vazifesinde anılıyorsa, bu ülkenin vay haline o zaman. Desenize memlekette hain olmayan kalmamış.

Bir başka husus da şu;

Bu güne kadar bu memleket parlamenter demokrasi ile yönetildi. Şu andaki meclis de, hükümet de mevcut sisteme göre görevlendirildi. Eğer mevcut sistemi savunanlar yani parlamenter sistemin değişmesini istemeyenler terörist ise, yek bu parlamenter sistem ile seçilmiş, hükümet ve meclis de mi terörist oluyor?

Ak parti ve hükümetin referandum sloganlarını ve söylemlerini anlamak mümkün görünmüyor. Akıl, izan ve mantık yoksunu referandum propagandaları ancak milleti kutuplaştırmaya hizmet ediyor.

Olaya bir de tersinden bakalım. Eğer akparti ve hükümet üyelerinin iddia ettiği gibi bütün terör örgütleri referanduma hayır diyorsa o zaman bu terör örgütlerinin tarafı olmayacak olan milletin evet diyeceğini bu aptal teröristler bilmiyor mu? Ya bu teröristler ve Türkiye düşmanları millet evet desin diye hayır diyorsa !!!! 

Yaaa Sayın siyasetçiler ve yağdanlık basın.... Bir cümle kurarken lafın nereye gittiğine dikkat edeceksiniz.

Ak parti ve hükümetin referandum içeriğindeki konuları milletle yani seçmenle dürüstçe paylaşmak yerine " hayır diyorsan teröristsin" şeklindeki yaklaşımları bir çok insanın kafasında derin şüpheler uyandırıyor.

18 yaşında bir terbıyıklı kardeşimin henüz okul çağında iken ve hiç bir hayat tecrübesi yok iken nasıl olup da yasama faaliyetlerine katkı vereceğini sorgulamak teröristlik oluyor.

550 vekilimizin yapamadığı hangi görev yüzünden ilave kontenjanla 600 vekil seçme yoluna gidliyor, anlatılmıyor ama sorgulamak hainlik oluypr.

Yasama, yürütme ve yargı erklerinin bağımsız ve tarafsız, sadece adalet üzere MİLLETE HİZMET ETMEK saikiyle çalışması yeni gelecek sistemle hiç mümkün görünmüyor.

Türkiye'de siyasi partiler yasası değişmeden, seçim kanunları değişmeden anayasa değişikliği ile henüz ne olduğu dahi milletçe tam olarak idrak edilememiş olan c.başkanlık sistemine geçiliyormuş gibi yapmak güya Türkiye'nin atisini kurtaracak formülmüş gibi sunuluyor.

Yazık, bu kadar saf yerine konmak çok üzücü.

Meclise girecek milletvekillerini parti genel başkanlarının atadığı bir sistemde meclisin yürütmeden bağımsız yasa çıkaracağını beklemek devekuşu gibi kumdan kafayı çıkaramamaktır. Anayasa mahkemesi ve HSYK gibi yargıyı ilgilendiren kurumların üyelerinin yürütme tarafından atanmasıyla adalet sisteminden tarafsızlık ve bağımsızlık beklemek de deve kuşunun görünen tarafı olmaktır.

Türkiye'nin bir anayasa değişikliğine ihtiyacı olduğu doğru. Ancak bu değişiklikler siyasi partiler yasasını ve seçim kanunu demokratik hale getirecek maddeleri kapsamıyorsa, ekonomimizin küreselci sermaye tarafından işgal edilmesinin önüne kalkan olmuyorsa, adaleti tesis etmekten uzak duruyorsa, güçler ayrılığı ilkesini pekiştirmiyorsa, sırf istikrar olsun diye uçurumun kenarında tango yapmanın alemi yok. En güçlü istikrar ADALETİ TESİS ETMEKTİR. Bir kısım zümrenin ilel ebet makam sahibi olabilmesinin altyapısını oluşturmuk istikrar kavramını kamyonun önüne atmaktır.

Lakin ne fayda Türkiye'de işler sloganlar üzerinden yürüyor. 

Mesela Burhan Kuzu, yazdığı bir kitabında "Başkanlık sistemlerinde başkanların meclisi fesih etme yetkisi bulunması ancak az gelişmiş demokrasilerde, güney amerika ülkelerinde olur" mealinde fikrini okuyucularıyla paylaşmıştı. Ancak bu getirilen anayasa değişikliğinde Akpartili Anayasa profesörü Burhan Kuzu'nun tam da söylediği fiil gerçekleştirilmek isteniyor. Bu durumda Türkiye referandumda evet derse " az gelişmiş ülkeler" kategorisindeki nadan koltuğuna oturmuş olmayacak mı?

Anayasa Profesörü Buhan Kuzu bile kuzu kuzu az gelişmişliğe evet diyorsa, ekonominin tarumar edilmesine seyirci kalanlar değil de, daha köklü bir demokrasi arzu edenler terör işbirlikçisi diyorsa vay bu memleketin haline.

Selim Bilal