Zamanın birinde, köyün birinde bir ağa varmış.

Bu ağanın da bir köpeği.

Ağa, köpeğini pek sever, pek üzerine titrermiş.

Hasta olduğunda onunla hasta olur, keyiflendiğinde Ağa da keyiflenirmiş.

Ancak zaman içinde, köpek tuhaf bir huy edinmiş.

Nerede ne zaman bir düğün dernek olsa, davul çalınsa, köpek her işi bırakıp davul sesinin geldiği yere gidermiş.

Bizim ağa, başlarda pek önemsememiş bunu.

Hatta gülüp geçmiş.

Ancak köpek, kim davul çalsa, nerede davul çalınsa, Ağa'yı bırakıp davulcunun peşinden gitmekten bir türlü bıkıp usanmamış.

Zamanla da bu durum, bizim Ağa'nın sinirine dokunmaya başlamış.

Köpeği önce uyarmış, sonra kızmış, cezalandırmış.

Bana mısın dememiş bizim köpek.

Hala, davul nerede, bizimki orada…

Sonunda Ağa karar vermiş.         

Demiş ki,

“Bizim köpeğe öyle bir ders, ceza vereceğim ki, kendi alışkanlığıyla vuracağım onu…”

Ne yapmış peki Ağa?

Köyün karşısında iki yüksek tepe varmış.

Ağa, bir tepeye bir davulcu, diğer tepeye diğer bir davulcu koymuş.

Birinci tepedeki davulcu başlamış çalmaya.

Köpek koşa koşa tepeyi çıkıp, davulcunun yanına gelmiş.

Tam o sırada, davulcu çalmayı kesmiş, diğer tepedeki davulcu başlamış çalmaya…

Köpek, bir hamlede geri dönüp, tepeden inmiş ve diğer tepeye tırmanıp gelmiş davulcunun yanına.

Bu sefer, o çalmayı kesmiş, diğer tepedeki davulcu çalmaya başlamış.

Bu, tüm gün boyunca böyle sürmüş…

Köpek, çalmaya başlayan davulcunun olduğu bir o tepeye, bir diğerine tepeye koşmaktan vazgeçmemiş.

Yirmi’nci turun tam ortasında, yığılmış kalmış, iki tepenin ortasında.

Çatlayıp, ölmüş.

Hikaye de burada bitmiş.

O günden bu yana hikaye her ortamda anlatılır olmuş.

Dinleyenler her defasında sormuş;

İyi de Ağa kim, köpek kim, davulcular kimler?

Bu sorulara, herkesin kendine göre bir yanıtı olsa gerek!

UMUDU ÖLDÜRMEYİN…

Kral dondurucu bir kış mevsiminde gecenin soğuğunda nöbet tutan muhafıza sordu:

– Üşümüyor musun?

Muhafız:

– “Alışığım sayın kralım” dediğinde

Kral:

– “Olsun, sana sıcak tutacak elbise getirmelerini emredeceğim” dedi ve gitti.

Ancak bir süre sonra içeri girdiğinde emri vermeyi unuttu…

Ertesi gün duvarın yanında muhafızın soğuktan donmuş cesedini gördüler, duvarın üzerinde şöyle yazılıydı:

“Soğuğa alışkındım; fakat senin sıcak elbise vaadin beni öldürdü!

Editörün Kaleminden