Cumhurbaşkanının Lozan hakkında iki ay içerisinde iki farklı mesajı.

Tarih: 24 Temmuz 2016

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasının 93. yıl dönümü münasebetiyle bir mesaj yayımladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan mesajında şu ifadelere yer verdi:

"Bugün, Cumhuriyetimizin kurucu belgesi olan Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasının 93. yıldönümüdür.

Aziz milletimizin inanç, cesaret ve fedakârlıkla elde ettiği zafer, Lozan Antlaşması ile diplomasi ve uluslararası hukuk alanına taşınarak tescil edilmiştir. Bu anlaşma, yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir.

Lozan Antlaşması’nın içeriği, bu anlamda başta milli irade ve demokrasi olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin sahip olduğu temel ilkelerin değeri, bugünlerde çok daha iyi anlaşılmaktadır.

Bu düşüncelerle, Lozan Barış Antlaşması’nın 93. yıldönümünde, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere, anlaşmanın mimarı olan tüm devlet adamlarımızı rahmetle anıyorum."

Tarih: 29 Eylül 2016

Cumhurbaşkanı Erdoğan 27. Muhtarlar buluşmasında konuştu.

'Lozan'ı zafer diye yutturmaya çalıştılar'

Birileri bize Lozan'ı zafer diye yutturmaya çalıştı. Bağırsan sesimizin duyulacağı adaları verdik. Oralar bizimdi. Oralarda bizim hala camilerimiz var. Ama şu anda hala Ege'de kıta sahanlığı ne olacak diye konuşuyoruz. Hala bunun mücadelesini veriyoruz. İşte o anlaşmada masaya oturanlar sebebiyle. O masaya oturanlar o anlaşmanın hakkını veremediler. Veremedikleri için bunun sıkıntısını yaşıyoruz. Bu darbe başarılı olsaydı Sevr'i dahi arayacak noktada olurduk.”


Bu iki mesajdan hareketle ortaya çıkan duruma baktığımızda, İlk mesajda Lozan anlaşmasının zafer kazanan bir milletin zaferini tescil ettirdiği ve ülkesinin tapu senedi olduğuna vurgu yapılıyor,

İkinci konuşmada ise tam tersine kazanılan zaferin Lozan masasında yeteneksiz eller tarafından heba edilmesinden söz ediliyor.

İki ihtimal var, ya 1. Mesaj Cumhurbaşkanının bilgisi dışında danışmanları tarafından yayınlandı, ya da değişen konjonktür gereği Cumhurbaşkanımız muhtarlar toplantısında bilinçli olarak bu konuyu gündeme taşıdı.



Değişen konjonktür analizi

ABD’nin Suriye’yi işgal edip bir bağlısı kürt devleti kurma planı, Türkiye’de darbe teşebbüsü ile Türkiye’yi bölüp yine aynı plana bağlama arayışları,

ABD’nin bölgenin çıban başı İsrail’e 38 milyar dolar askeri yardım yapması, bu ülkenin bölgedeki şgal ve yerleşim sürecini tüm kanunları hiçe sayarak devam ettirmesi,

ABD’nin Suudi Arabistan’ı 11 Eylülden sorumlu tutan kararın yasalaştırılması ve Suudi Devletinin yargılanmasının önünü açarak hem ekonomik hem de askeri tehdit altına alması,

ABD’nin Fırat Kalkanı projesini sürekli baltalaması, yavaşlatmak için sahada ek askeri güç oluşturması,

ABD’nin Musul kentini Şii milislerle kuşatma planı,

BERABERİZ, BİRLİKTEYİZ YALANLARI

İngiltere’nin özellikle Brexit ile Avrupa Birliğinden ayrılmaya karar vermesinin ardından daha etkin rol almak istediği orta doğuya karşı aşırı hamleci davranışlar sergilemesi,

İngiliz Dışişleri bakanı Çankırılı Boris’in Türkiye’yi ziyareti ve bu ziyarette nelerin gündeme getirilip talep edildiği,

KATLİAMCILARLA NASIL BİR ARADA OLABİLİRİZ?

Rusya ve Esed rejiminin Halep üzerinde artan katliamları ve Halebi ele geçirme planları,

Rusya’nın karedenizde artan etkinliği ve boğazlar üzerindeki artan baskısı,

BİZİMLE DALGA GEÇEMEZSİNİZ

Özelde Yunanistan ve Almanya, genelde ise bütün Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye karşı eylem içerisinde olan neredeyse tüm terör örgütlerine kapılarını açmaları, teröristleri Türkiye’ye iade etmemeleri, silah, lojistik, hatta eleman desteğinde bulunmaları,

Yunanistan'ın henüz FETÖCÜ teröristleri Türkiye’ye iade etmemesi ve konuyu oldukça ağırdan almaları,

Brüksel ve diğer AB başkentleri PKK’nın eylem platformuna dönüşmüş durumda ve batı ülkelerinin bize olan kinlerini bu şekilde açık açık ifade etmeleri,

AB’nin Türkiye ile uzlaşmaz tavrı, mülteciler meselesi, vize ve geri kabul mevzuundaki yan çizmeleri,

ABD ve AB güdümlü kuruluşların Türkiye üzerinde ekonomik terör uygulamaları…

Tüm bu gelişmeler aslında fiili olarak yıllardır hem içerde hem de dışarda terörle ve destekçileriyle mücadele eden Türkiye’nin son olarak Fırat Kalkanı operasyonu ile derinleştirdiği stratejisini bir ileri safhaya taşıması gerektiğini ve böylece mevcut durumun garanti altına alınması gerçeğini önümüze koymaktadır.

Bu bağlamda Sayın Cumhurbaşkanının Lozan Anlaşmasına atıfla 12 adaların bizim olduğunu ve alavere dalavere ile elimizden alındığını açıkça ifade etmesini şu şekilde okumak mümkün olmaktadır.

MİSAK-I MİLLİ GÜNDEMDE

Türkiye birinci ağızdan dost düşman herkese çok açık bir mesaj vermektedir. Denilmektedir ki; zaten hakkımız olan Musul, Kerkük, Halep, Batum, Batı Trakya, 12 adalar Kurtuluş savaşını kazanmış, bedeli kanla ödenmiş MİLLİ YEMİN çizgilerimiz olan, vatan topraklarımızdır.

Lozan anlaşmasıyla, zafer kazanmış bir ülkenin elinden geçici olarak alınmış olan bu topraklardan ve haklardan vazgeçmiş değiliz.

İkinci olarak yine BM nin beş daimi üyesine ve İsrail’e çok net olarak;

“ Sizler mevcut vatan topraklarımızı işgal etmek, ülkemizi bölmekle meşgulsünüz ve sürekli düşmanlık beslemektesiniz ancak eğer yerinizde durmazsanız Türkiye çok daha fazlası için tıpkı bugün olduğu gibi karşınızda olacaktır”

Ve yine aynı ekibe hitaben;

“Suriye ve Irak’ta zaten misak-ı milli sınırlarımız içerisinde ve bizim olan topraklarımızı çeşitli oyunlarla ele geçirmenize müsaade etmeyeceğiz, bunları elde edebilmek için bizi çiğnemeniz gerekir” mesajları verilmektedir.

Üçüncü olarak iç politikaya ve siyasi dengelere de mesaj verilmiştir.

“Ülkemizin 15 temmuz sürecinin ardından dış istihbarat örgütlerinin ülkemiz içindeki ajanlarını, hainleri ve katilleri devlet içerisinden temizlemesi gerekliliğinden ortaya çıkan OHAL durumunu koruması gerekmektedir.

Bu durumu sulandırmaya çalışan muhalefetin dikkatini de Türkiye’nin daha büyük hedeflerine yöneltmesi ve bu projeleri bir nevi kamuoyuna sunması mevzusudur.

İçeride ve dışarıda bir çok düşünür bu mesajlar üzerinde kafa yormaya devam edecektir.

BU TOPRAKLARDA YAŞAMANIN HER ZAMAN BEDELİ OLMUŞTUR

Mesaj ne olursa olsun bir gerçek var ki, Anadolu toprakları meşakkatli topraklar. Kalmak için, yaşamak için, sürekli olmak için her daim bedel ödemeye hazır olmak gerekiyor. Ve bizler imparatorluklar bakiyesi bir millet olarak, bize unutturulan asaletimiz ve kaybettirilen özgüvenimizi bulduğumuz bu havaya sımsıkı sarılmalıyız.

Haber-Analiz  : Tolga Merdoğlu

Brthaber.com- Haberin Merkez Üssü