Ya siz nereden geldiğinizi biliyor musunuz?
Afrika dışında herkes, farklı göçmen gruplarının soyundan gelmektedir.
St John 's College, Cambridge Üniversitesi tarafından yapılan bulgular, uzun süredir insan ırkının kökeni hakkındaki sorulara cevap niteliğinde.
Araştırmayı yöneten Sn. John College Profesörü Eske Willerslev, University of Cambridge, şunları söyledi: "Biz Avustralyalılar da dahil olmak üzere, günümüzde Afrikalı olmayan tüm insanlar tek bir insan dalgasından geliyor.
Araştırmacılar ayrıca 4000 yıl önce Avustralya'da geldi ve bugünün Avustralya kültürü temelini koydu ama sonra iz bırakmadan kayboldu ve sonra "hayalet gibi" göçmen grup bulundu. Profesör Willerslev "Bu gerçekten garip bir senaryo,"
"Bir kısım göçmenler Avustralya çapında farklı köylerde ve topluluklar olarak görünür. İnsanların konuşma ve düşünme biçimi farklı;. Sonra hayaletler gibi, kaybolur.
"Ve insanlar sadece tek başına her zaman var olur, aynı şekilde yaşamaya devam.
"Bu sadece spekülasyon dini ya da kültürel sebeplerden dolayı meydana gelmiş olabilir. Ama genetik açıdan, daha önce böyle bir şey görmedim." dedi.
İstanbul üniversitesinden Dr. Yavuz Dizdar ise bir makalesinde ;
“Erkek ve dişinin cinsel birleşmesi ya da tüp koşullarında birleşme ile kadından gelen yumurta erkekten gelen sperm tarafından döllenmektedir. Sperm hücresi yumurtanın zarını delerek içeri girer ve her iki hücrenin çekirdeklerinin kaynaşmasıyla yeni canlıyı oluşturacak olan ilk hücre meydana gelir. Bu biyolojik süreç bile başlı başına büyüleyicidir, ancak insanın kökeninin araştırılması için bambaşka bir kapı da açmıştır. Nasıl mı? Hücreyi oluşturan bütün organeller DNA’daki bilgiye dayalı olarak baştan sentezlenebilir, buna karşılık enerji üretiminden sorumlu mitokondrinin kendine ait özel bir DNA’sı bulunmaktadır. Hücre çoğalırken mitokondri bağımsız olarak kendi DNA’sını çoğaltır ve bir sonraki hücreye iletir. Bu olağanüstü durumun biyolojik açıklaması, canlılığın oluşumu sırasında mitokondrinin ayrı bir canlı (olasılıkla bakteri) olduğu, “simbiyotik” (karşılıklı faydacı) bir ilişki sonucu hücreye katıldığıdır. Yumurtanın sperm ile döllenmesi sırasında spermden sadece DNA transferi olmaktadır, yani yeni oluşacak hücrenin bütün mitokondrileri anneden gelen yumurta hücresine aittir. Bu nedenle insan (memeli) soyundaki bütün mitokondriler aslında anne kaynaklıdır.
Hücre DNA’sı için söz konusu olduğu üzere, mitokondri DNA’sında da doğal mutasyonlar meydana gelmektedir. Ancak mitokondri yaşamsal açıdan son derece önemli bir organel olduğundan çok fazla hataya açık değildir. Mitokondri DNA’sının kontrol bölgesini oluşturan 500 bazlık dizi ise en fazla korunmuş olan bölgedir. Buradaki DNA’da yaklaşık her 10 bin yılda sadece bir mutasyon olmaktadır. Bu durumda, dünya üzerinde yaşayanlardan toplanacak olan mitokondri DNA’sı örnekleri hangi noktada mutasyon olduğu açısından incelendiğinde, insanın kökeni ve ırkların akrabalık ilişkileri konusunda çok değerli bilgiler verecektir. Mitokondri DNA’sının farklı coğrafyalarda yaşayan ırklarda nasıl değiştiği saptanacak olursa, ulusların soyları açıklığa kavuşturulabilecektir.
Yukarıda sözünü ettiğim araştırma, moleküler genetik yöntemlerinin gelişmesi sonucunda 1990’larda yürütülmüştür. Dünyada binlerce kişiden toplanan mitokondri DNA’sı örnekleri, aynı soydan geldiği varsayılan toplulukların benzer mutasyonları gösterdiğini kanıtlanmıştır. Bu mutasyonların dağılımına bakılarak insan ırkının göçlerinin hangi yolları izlediği de saptanabilmiştir. Ancak en önemlisi, dünyada yaşayan bütün insanların mitokondrileri benzer özellik göstermektedir, bir diğer ifade ile, gerçekten ortak bir annemiz, yani Havva söz konusudur. Cennetin neresi olduğunu kestirmemiz mümkün olmasa da, mitokondriyal Havva’nın yaşamış olduğu yer Afrika’dır. Buradan önce Orta Doğu’ya, daha sonra Asya ve Uzak Doğu’ya, Bering Boğazı’ndan geçerek Amerika’ya, beri yanda da Avrupa’ya yayılma söz konusu olmuştur.” Şeklinde konuya açıklık getirmiştir.
Sonuç olarak yaratılışa inanan bizler için Âdem ve Havva’nın dünyaya indikleri yer Afrika’dır ve insan ırkı bu kıtadan dünyaya göç etmiştir. Dolayısıyla insan ırkının neredeyse tümü göçmendir.
Bugün göçmenlere tel örgüler, beton duvarlar geren sözüm ona medeni batı, atalarının oralara nasıl geldiğini düşünmek dahi istememektedir. Hal böyle olunca insan ırkının kendisine ihaneti garip bir şekilde tecelli etmektedir.
Bugünün dünyasında Avrupa ve K. Amerika kıtalarında yaşayanlar kendilerini medeni saysalar da, dünyanın görüp görebileceği en yobaz ve bağnaz topluluklar onlardır. Dünya varlıkları uğruna tüm temel değerlerini ayaklar altına alan bu zavallılar gün gelecek insan olmak için yalvaracaklar ama iş işten geçmiş olacaktır.
Şeyh Edebali’nin Osman Gaziye vasiyeti “ Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın”.
Bizler birçok açıdan dünyada yaşayan diğer ırklara nazaran daha insani, daha yaradılışa uygun hasletlere sahibiz. Yeni çağda insanlığı düştüğü karanlık çukurdan çıkaracak olan ışık yine bu topraklarda zuhur edecek gibi duruyor.
Brthaber.com. Haberin Merkez üssü
Haber- Analiz : Tolga Merdoğlu