Basın toplantısının açılış konuşmasını yapan TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı, TTB Pandemi Çalışma Grubu üyesi Güçlü Yaman’ın yayımladığı verilere atıfla fazladan ölüm sayısının yeniden pandemi öncesi dönem ortalamasının üzerine çıktığını söyledi. Korur Fincancı, kamu otoritesinin aşı güveni oluşturmak bir yana, lobicilik gibi iddialar ile aşı tereddüdünü tırmandırdığını belirtti ve salgının boyutunu gösteren çalışmaları nedeniyle kol üyelerine teşekkür etti.

TTB Merkez Konseyi II. Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten, ASM’lerin yanı sıra ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinde de salgın gerçeğiyle karşı karşıya olunduğuna dikkat çekti. Acil servislerin ve yoğun bakımların dolduğunu, randevuların aksadığını, bu durumun başka hastalıklar nedeniyle tedavi gereksinimi duyan insanları etkilediğini dile getiren Ökten, topluma maske-mesafe-hijyen-havalandırma önlemlerini uygulama çağrısı yaptı.

TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Dr. Vedat Bulut, tedavi edici hekimlik ve özel sağlık sektörünün lobileri tarafından yönetilen Sağlık Bakanlığı’nın tutumu nedeniyle birinci basamak sağlık hizmetlerinde bu kaosun yaşandığının altını çizdi.

TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Aydın Şirin, Adıyaman’da hasta sayısının arttığını, polikliniklerin dolduğunu, özellikle işyerlerinin ve okulların ciddi bulaş ortamlarına dönüştüğünü ifade etti. Şirin, “Biz eylül aylarında risk grubundaki hastalarımızı aşılamaya başlarken, aşı eksikliği nedeniyle bu dönem birçok hastamızı geri çevirmek zorunda kaldık. Kamu otoritesinin bilimsel yaklaşımdan uzak bir şekilde aşı karşıtlığını ve tereddüdünü beslemesi de kaosu büyüttü” diye konuştu.

TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Adalet Çıbık, TTB’nin alınması gereken tedbirlere ilişkin kamu otoritesine yazdığı yazıları hatırlattı. “Önlemlerin alınmaması, çağrıların görmezden gelinmesi, aşılamaya engeller konulması, birinci basamağa gerekli önemin verilmemesi… İşte tam da bunlar yaşanan kaosun sebebidir” diyen Çıbık, derhal aklın ve bilimin gösterdiği yoldan ilerlenmesi çağrısı yaptı.

TTB Aile Hekimliği Kol Başkanı Dr. Emrah Kırımlı, pandemi döneminde de bugünküne benzer dalgalar yaşandığını fakat alınan önlemlerle bu dalgaların geri çekilebildiğini, oysa bugün önlem alınmadığı için çok daha ciddi bir durum ile karşı karşıya kalındığını belirtti. Türkiye’nin dört bir yanındaki aile hekimleriyle konuştuklarını ve hemen hepsinin aynı tabloyu çizdiğini kaydeden Kırımlı, “Bakan nezle diyor ama biz nezlenin ne olduğunu biliyoruz. Hastalarımız nezle değil, COVID ve İnfluenza geçiriyor. Bazılarını kaybediyoruz. Buna karşın ne test yapılıyor ne tanı konuyor. İnsanlar hasta hasta çalışmaya zorlanıyor. Salgının yükü sağlık emekçilerinin omuzlarına bindiriliyor. ASM’ler mekansal sorunları nedeniyle bulaş alanlarına dönüşüyor. ‘Ölen ölsün, hastalanan hastalansın’ yaklaşımı var. Tüm bu yaşanların sorumlusu Sağlık Bakanı’dır” diye konuştu.

Basın toplantısında deprem bölgesindeki aile hekimleri de kısa aktarımlar yaptı.

Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Sevdar Yılmaz ve Adıyaman Tabip Odası Başkanı Dr. İsmail Tosun; gelen başvuruların %50’den fazlasının solunum yolu hastalıklarına bağlı olduğuna dikkat çekti. Grip ve COVID aşılarının yokluğundan, konteynır ASM’lerde bekleme alanları olmadığından, hastaların yağmur ve kar altında beklemek zorunda kaldığından, konteynırların ve çadırların dar ve kapalı alanda kalabalık bir nüfusun barınmak zorunda kalması nedeniyle bulaş alanlarına dönüştüğünden bahseden Yılmaz ve Tosun, depremzedelerin depremin ve salgının yıkımını bir arada yaşadığını vurguladı.

TTB AHEK Sekreteri Dr. Sibel Uyan tarafından okunan açıklama şöyle:

Salgın Toplumu ve Sağlık Emekçilerini Kasıp Kavuruyor!

Salgın var, korunma yok!

Samsun’un Eski Valisi Merkeze çekildi. Samsun’un Eski Valisi Merkeze çekildi.

Hastalıklar var, tedbir yok!

Ölümler var, Sağlık Bakanlığı’ndan ses yok!

Ülkemizde bir aya yakın süredir hız kesmeden süren İnfluenza, COVID-19, RSV başta olmak üzere Adenovirüs, Rotavirüs gibi mevsimsel virüslerin kaynaklık ettiği salgın, toplumu ve sağlık emekçilerini adeta esir almış, oldukça önemli bir toplumsal sağlık sorunu haline gelmiştir.

Toplumdan ve sağlık emekçilerinden gizlenen, yok sayılan salgın, geçtiğimiz yıllara göre her gün onlarca fazladan ölüme neden oluyor. Günlerdir hasta yataklarında bir türlü iyileşemeyen yurttaşlarımız işlerine gidemiyor, öğrenciler derslerinden geri kalıyor. Başta yaşlılarımız ve risk grubunda olan insanlarımız salgının ağır etkisi altında zor günler yaşıyor. Bu günlerde gücünün üstünde hasta bakan sağlık emekçileri yorgun düşmüş, bir kısmı salgının etkisiyle hasta olmuştur.

Salgını önleme yerine hastaların tedavi tercihi sistem tıkadı

Salgını önleyici yöntemler tercih edilmeyince; hastane polikliniklerinde hastalar yığılmaya, yoğun bakımlarda hasta yatağı bulmada zorluklar yaşanmaya başlandı. Hastaneler dolmuş durumda, servislerde yer bulunamıyor. Randevu almak imkansız. Hastane poliklinikleri için randevu bulamayan yurttaşlarımız acillere ve aile sağlığı merkezlerine (ASM) akın ediyorlar.

Uygunsuz ASM binalarında risk grupları salgına karşı korumasız

Salgın sebebiyle ASM’lere yığılan hastalar, uygunsuz ASM binalarının daracık koridorlarında, havalandırması olmayan odalarında muayene olmayı beklerken; aşı olmaya gelen çocuklar, gebeler, kronik hastalık takibi için ASM’ye gelen risk grubu nüfusla karşılaşmakta bulaş için uygun bir ortam oluşmaktadır.

Okullarda dersler durmuş halde

İşçiler hasta halde işe gidiyor toplu taşıma kullanıyor, salgın yayılıyor

Son bir aydır gördüğümüz tabloda tüm okullar hastalıktan kırılıyor, işyerlerinde çalışanlar hastalıktan kırılıyor. Okullarda sınav dönemi olması, işyerlerinde ise çalışma şartları ve patron baskısı nedeniyle yurttaşlarımız istirahat edemiyor, çalışmaya, hasta hasta çalışmaya, işe ve okula bu şartlarda gitmeye ve kendileri ile birlikte okul ve işyerlerinde ya da toplu taşıma araçlarında çevrelerinde olan kişilere de salgını yaymaya devam ediyor.

Sağlık çalışanları baskıyla hasta halde çalıştırılıyor

Salgına dair tek bir önlem önerisinde bulunmayan Sağlık Bakanlığı, sağlık emekçilerine “İstirahat dahi etmeyin, rapor almayın, hasta halde çalışmaya devam edin” diye yazılar gönderiyor. ASM’lerde hastalanmamış neredeyse tek bir ebe, hekim ve hemşire kalmamışken; sağlık çalışanlarından istenen, yüksek ateş ve nefes darlığı ile çalışması. Salgın döneminde en çok ihtiyaç duyulan MHRS bile işlevsiz kılınarak, salgını önlemek değil hastalığın tedavi edilmesi tercih edilmektedir.

Nezle değil grip, solunum yolu enfeksiyonu değil COVID var

Halkın sağlığını hiçe sayan Sağlık Bakanlığı var

Sağlık Bakanlığı bu salgına dair yaptığı açıklamalarda, salgının toplumda yarattığı olumsuz etkiyi önemsiz göstermek için grip ve COVID salgını yerine sıradan mevsimsel nezleden bahsetmektedir. Oysa Sağlık Bakanlığı’nın elinde mevcut salgına ilişkin veriler mevcutken, salgının kapsamı ve toplumda yarattığı tahribat bilinmekte iken bunu kamuoyundan gizleyerek toplumun salgından korunması için alınması gereken tedbirlerden kaçındığı açıktır. Yaşadığımız bahar nezlesi değil, ölümcül İnfluenza ve COVID salgınıdır.

TTB olarak uyardık, göreve davet ettik, görmezden geldiler

Türk Tabipleri Birliği (TTB), toplumu ve sağlık çalışanlarını derinden etkileyen salgına karşı Sağlık Bakanlığı’na çağrıda bulunarak halkın salgına karşı korunması amacıyla başta aşı olmak üzere koruyucu önlemelerin geliştirmesi, halkın ve sağlık çalışanlarının bilgilendirilmesi ve alınacak tedbirler için önerilerde bulunmuş fakat maalesef bu öneriler ve talepler hükümet tarafından görmezlikten gelinmiştir.

İnfleunza ya da COVID olmamak için “Elimizdeki en büyük koz hastalanmamaktır” diyerek suçu bireylere, “Rapor almayın, hasta hasta çalışın” diyerek yükü sağlık emekçilerine atamazsınız.

Ne yapılmalı? Ne yapmalıyız?

Yaşadığımız salgın basit bir nezle değildir. Toplum ve sağlık çalışanları salgınla ilgili sürekli bilgilendirilmeli, koruyucu önlemler hatırlatılmalı, eğitimler yapılmalıdır.

Sağlık kurumlarında maske takılması zorunludur. Genelgeler halen geçerlidir ve maske şu an en çok ihtiyacımız olan koruyucu tedbirlerden biridir.

Toplu taşıma, kapalı kalabalık ortamlarda maske-mesafe-hijyen kuralının uygulanması, bunun için yönetenlerin kararlı tutum içinde olmaları önemli ve gereklidir.

Sağlık kurumlarında sağlık emekçilerinin hastalığı bir iş güvenliği sorunudur.

Hastalanan her sağlık emekçisinin sorumluluğu Sağlık Bakanlığı’na aittir.

Tereddüdü giderilmediği için aşı olmayan her yurttaşımızın sorumluluğu da Sağlık Bakanlığı’ndadır.

Riskli grupları korumak için grip aşısı halen mevcuttur ama aşı karşıtları söylemleriyle kafası karıştırılan yurttaşlar doğru bilgilendirilmelidir. COVID-19 güncel varyantı için aşı temin edilmeli risk gruplarına uygulanmalıdır.

Sağlık Bakanlığı acilen harekete geçmeli, görev ve sorumluluğunu yerine getirmelidir.

TTB Aile Hekimliği Kolu olarak; süreci takip ettiğimizi, uyarı ve taleplerimizi eksiltmeyeceğimizi, halkın sağlık hakkı ile sağlık emekçilerinin yaşam ve güvenli çalışma ortamı başta olmak üzere hakları için mücadele etmeye kararlı olduğumuzu bildiriyoruz.

Halkımızı bizimle birlikte dayanışma içinde sağlığımızı ve yaşamımızı birlikte korumaya davet ediyoruz.

Editör: Tahsin Kurumahmut