Bitmeyen dünya savaşlarının baş rol oyuncusu ve gizli jönü İngiltere!
Bitmeyen dünya savaşlarının baş rol oyuncusu ve gizli jönü İngiltere!
            Bitmeyen diyorum çünkü gerçekten de 1914 yılında başlayan dünya savaşları dizisi bitmiş değil. Bundan 500 yıl sonra kitaplarda ya da o gün neye yazılıyorsa tarih yazanlar, bugünlerde olup bitenleri yüzyıl savaşları olarak nitelendirip okuyucularıyla paylaşacaklardır.
            Cumhuriyet Türkiye’si olarak her ne kadar beğenmesek de 1050 ila 1900 yılları arasında yakın çağın en büyük medeniyet projesi olarak cereyan eden Selçuklu ve devamında Osmanlı İmparatorluğu, yıkılışının ardında hala dağılmayan toz bulutları bırakmıştır.
            Osmanlının yıkılışı ile dünyanın pay-i tahtına İngiltere ve uzantısı Amerika kurulmuştur. Bu yeni yetmeler, Osmanlının büyük medeniyet projesini kopyalayıp taklit etmeye çalışarak dünya hakimiyetini ellerinde tutmaya çalışıyorlar. Osmanlının yıkılışındaki asıl sebebi “ki kendileri kaşımıştır” milliyetçilik olarak gördüklerinden, bu konuda çok hassas, politik ve gaddar davranmaktadırlar.
            Medeniyeti yanlış anlamış olan İngiltere ve Amerika gittikleri yerlerde Osmanlının yaptığı gibi adaletle değil zulümle hükmeder olmuşlar, katliamlarla insanlara sözlerini dinletebilmişlerdir. Bu yüzden de iki yakalarının bir araya gelmeyeceği konusunda garanti verebilirim. “Zulm ile abad olan, kahr ile berbat olur”
            Sadece bununla da kalmamış, küçük küçük kabile devletlere dönüştürdükleri muhtelif coğrafyaları da sürekli birbirleriyle ihtilaflı tutarak kendi silah sanayilerini de canlı tutmaya ayrıca yoğun enerji kaynakları üzerinde hakimiyet kurmaya muktedir olmuşlardır.
            İngiltere Ortadoğu’ya geri dönüyor.
Sahadaki yerini çok aktif olarak almak için kolları sıvamış siyasi, ekonomik ve askeri planlarını uygulamaya koymuş durumdadır.
Üç önemli konu var.
            Bunlardan birincisi “İslam Ordusu”
            İkincisi, son bir haftada Türkiye’den özellikle katılım bankalarından ani çıkış yapan 8 milyar dolar Arap sermayesi.
            Üçüncüsü ise İngiltere’nin Avrupa Birliğinden ayrılmak için haziran ayında yapacağı referandum.
            İlk ikisini birlikte değerlendirmekte fayda görüyorum. Bilindiği üzere İslam ordusu kavramı yaklaşık 3 ay önce basın vasıtasıyla kamuoyuna duyurulmuş ve ülkemizde ciddi bir altyapı oluşturulmaya çalışılmıştır. Türkiye’nin baştan beri ihtiyatlı yaklaştığı konuda İran da mezhebi olarak uzak tutulmuştur.
            İslam ordusu denilen yapının içerisindeki devletlere baktığımızda çoğunluğu Arap ülkelerinden oluşan ve bunun dışında birkaç eski İngiliz sömürgesinin de içinde bulunduğu yapıyı görüyoruz. Bu haliyle bana İslam ordusundan çok Fransız destekli İngiltere’nin sömürge kuvvetlerini çağrıştırdığını itiraf etmeliyim.
            Neredeyse tamamı İngiliz sefirleri tarafından dizayn edilen Arap kabile devletleri ve yine tarihi İngiliz ve Fransız sömürgesi altında geçmiş diğer devletler bir arada tatbikat yapıyor. Tatbikatta kullandıkları silahlar İngiliz ve Amerikan malı.           
            Türkiye tatbikata fiili olarak katılmadı. Birkaç sebebi olabilir. Bir tanesi İngilizlerin etkisindeki bu yapıya ihtiyatla bakması, bir diğeri NATO’daki yeri, bir başkası ise Ortadoğu dengeleri içerisinde olumsuz sonuçlar doğurabilecek karşıt güç birliklerine sebebiyet verebilecek olması. Tabi bu durumda çok daha büyük ve kanlı savaşlar için altyapı hazır olmuş olacak. Suriye ve Irak’taki sözüm ona “terör örgütleri savaşlarının” birdenbire devletlerarası konvansiyonel hatta nükleer savaşa dönüştürülebilmesinin altyapısı.
            İslam ordusu bir İngiliz projesidir demeye ramak kaldığından ben erken davranıp diyorum ki; “İslam ordusu İngiliz projesidir”.
            Bu oyunların farkında olan iki köklü devlet var. İran ve Türkiye. Ruslar hakkında söylenecek bir şey yok çünkü onlar için plan yoktur eylem vardır. İş olmadan önce ne olursa olsun önemli değildir. İş başa geldiğinde direk eyleme geçerler. Onlar kırıma çöktükleri gibi Suriye ve Balkanlara da çökmenin peşindeler. Açıktan.
             Geçen haftaki yazımda İran’ın Türkiye’ye yakınlaşmaya başlayacağını yazmıştım ve kısa bir süre sonra da bu yakınlaşma gerçekleşmiş bizim başbakan tahranı ziyaret etmişti. İlişkiler daha da gelişecek eminim.  
            İngiliz oyununun önemli parçası olan Arap devletlerinin başındaki aşiretler biliyoruz ki güçlü sermayeleri ile ekonomileri sallamaya muktedirler. Bu bağlamda dünyada çeşitli ülkelerin bankalarında bulunan paralarını geri çektiklerini biliyoruz. Son olarak Türkiye’de üç önemli katılım bankasından 8 milyar dolar yatırımlarını geri çektiler. Bu kadarı tesadüf değildir herhalde. İslam ordusu tatbikatına Türkiye fiili olarak katılmıyor, destek vermiyor ve sonra Arap aşiretleri paralarını çekiyor. Bir anda kredi faizleri %17 artıyor.  Bir nev’i Türkiye cezalandırılıyor. Deseler ki Araplar parasız kaldı o yüzden çektiler bu paraları, o zaman çektikleri bu paraları neden İsviçre bankalarına yatırdıklarının cevabını vermek gerekiyor.
            İngiliz oyunu büyük. Sadece Türkiye’den çıkan sermaye 8 milyar dolar. Toplamda bir hafta içinde 60 milyar dolar Arap sermayesi yer değiştirdi.
            İslam ordusunun itici gücü Suudiler ’in zaten İngiliz kontrolünde olduğunu biliyoruz. En büyük askeri gücü Mısır ise yakın zamanda gerçekleştirilen ve bizzat eski İngiltere başbakanı Tony Blair’ın organize ettiği bilinen malum darbe ile İngiliz kontrolüne girdi. Mısır şu an ingiliSİSİ idaresinde tam da kraliçenin arzu ettiği çizgide.
            Ortadoğu’da dengeler her gün değişiyor. Bu arada aynı İngilizler Almanya liderliğindeki AB’ye de ciddi bir mesaj veriyor. Avrupa birliğinin bozulmasına dahi neden olabilecek bir hamle ile birlikte kalıp kalmayacağını referanduma götürüyor.  Almanya Amerika’nın kontrolünde olduğuna göre İngiltere’nin Amerika ile çıkar çatışması yaşadığını söylemek mümkün. Merkezinde Ortadoğu olan çıkar tablosunda İngilizlerin etkinliğinin azalması kraliçenin kabul edebileceği bir durum değil. Son olarak Amerika İngiltere atışması yaşanması da buna dalalet olabilir. Libya’da İngiltere’nin yaptığı yanlışların bugünkü ortamın oluşmasının sebebi olduğunu söyleyen Obama’ya cevap olarak “aynaya bak” denmesi ilginçtir. Yakın zamanda ayrılık rüzgarına Fransa’nın da eklenmesi olasıdır.
            İngiltere, Amerika’nın Avrupa üzerindeki baskısından fazlaca sıkılmış olduğundan ve kendi güneş doğmayan imparatorluk gömleği için çok köşeye sıkıştırılmış bir konum olduğundan Avrupa birliğinde kalmayı istemiyor. İngilizler iktidarı paylaşmak konusunda çok cimridirler.  O yüzden Avrupa birliğinin çok uzun süre ayakta kalacağını düşünmüyorum.
            Mülteci krizi ile zora giren shengenin İngiltere’nin çıkışı ile iyice anlamını yitireceği aşikardır.
            İngilizler artık Amerika ve Avrupa’dan bağımsız olarak yürütmek istedikleri stratejilerini kraliçenin arzusu istikametinde uygulayacaklardır. Bu konuda önlerine çıkabilecek her türlü engelle mücadele için çok bilinmeyenli ve çok yönlü işbirlikleri ve düşmanlıklar üretmeye başladılar.
            Sonuç olarak; Irak, Suriye ve geniş Ortadoğu coğrafyası bağlamında uzun süredir pasif (sahne gerisinde) olan İngilizleri artık sahnede daha aktif olarak göreceğiz. İngilizler ne Ruslarla ne Amerika ve ne de Avrupa birliği ülkeleri ile askeri anlamda karşı karşıya gelmezler, gelmeyecekler. Siyasi dengeleri kendi lehlerine çevirerek, kendi istedikleri şartlarda onlarla ittifak içinde olmaya devam edeceklerdir.  İttifak içinde işgal yapılırken maksimum hasılatı elde etmenin gayreti içinde olacaklardır. Bu yüzden de onları her platformda sıkıştırma gayreti içindedirler.
Selim Bilâl ……………
Akılda kalan sorular:
Türkiye Amerika ile Suriye için anlaştı mı?
Irak’ın kuzeyinde kurulan özerk yapının benzerleri, Suriye’nin kuzeyi ve Türkiye’nin güneyinde de kuruluyor mu?
Eğer böyle ise, 10 yıl içerisinde bu özerk yapıların birleşerek bir Ermeni-Kürt devleti kurulma ihtimali nedir?