“Türkçede genelde yönünü değiştirme, yön değiştirici hamle yapma manalarında kullanılan manevra kelimesi, genelde gemicilik sektörü için kullanılırdı ancak son zamanlarda her türlü mekanizma ve davranışı yönetme, yöneltme ve yönlendirme anlamlarına da geliyor”
Kelime kökeni: Latince ancak Türkçeye İtalyanca veyahut Fransızcadan geçtiği sanılıyor.
Kelime anlamı: Dümen tutma, bir mekanizmayı yönetme
            “Türkçede genelde yönünü değiştirme, yön değiştirici hamle yapma manalarında kullanılan manevra kelimesi, genelde gemicilik sektörü için kullanılırdı ancak son zamanlarda her türlü mekanizma ve davranışı yönetme, yöneltme ve yönlendirme anlamlarına da geliyor” dedikten sonra Rusya’nın son manevrasının ne anlama geldiğine bir bakalım.
            Ruslar garip bir şekilde Suriye’den uçaklarını çekeceğini duyurdu ve bunu hemen yapacağını da vurgusuyla mütenasip ortaya bırakıverdi.
            Amerikalılara göre Ruslar Suriye’de yeterince muhalifi öldürüp yok ettiklerini düşündüğünden ve burada harcayacak parası kalmadığından, daha fazla dara düşmeden Ukrayna’ya yönelmek istiyor. Baharı Ukrayna’da yapacağı katliamlarla kutlamak istiyor. Kışın nispeten sıcak olan Suriye’de vahşetlerini tamamlayıp bahar ve yaz aylarında nispeten serin Ukrayna topraklarında tank yürütmek niyetinde.
            Bu biraz acele yorum gibi gelse de bence dikkat çekilen husus yorumun aceleye getirilişi dışında, Amerikalı sözcülerin Rusların bu manevrasına kamuflajlı kılıf uydurma gayreti. Baştan beri Suriye ve Ukrayna’da danışıklı dövüş içerisinde olan kendini süper sanan iki kararsız güç Cenevre görüşmeleri öncesinde farklı bir algı oluşturma gayreti içerisinde. Yani Ruslar Suriye den çekiliyor mesajını verirken aynı anda ABD’liler de kendi üzerlerine düşen görevi yapıp çekilme bahanesini meşrulaştırıp gerçek niyeti kamufle etmeye çalışıyor.
            Unutmayalım ki Ruslar ve Amerikalılar bölgede yaşayan Türkmenler ve muhaliflerin elini zayıflatmak ve Cenevre görüşmelerinde masada esaslı bir tokat atmak için altyapı oluşturuyor. Dünyaya verdikleri mesaj ; “ uzlaşmacıyız, barışçıyız”. Ama yalan. Çünkü Rusların Suriye den uçaklarını çekmesi 1 saat. Geri dönmesi de 1 saat.
            Bu uyduruk hamle ile Cenevre görüşmelerinde esadın ve pydnin elini güçlendirmek, geri kalan tüm insanları terörist ilan edip Amerikalı dostlarıyla birlikte yok etmek niyetindeler. Türkiye ve diğer itirazcı ülkelerin sesini kesebilmek için barış numarası yapıp barışvari hareketlerin arkasına sığınmaktalar. Durum budur, aldanmayalım, aldatılmayalım. Çünkü Ruslar ve ABD’lilerin yaptığı hamlelerin ucu Türkiye’ye dokunacak. Ankara’da 5 ay içinde 3 kez bombalı eylem düzenleyenler ve onun arkasındaki güçler herkesin malumu ve bu denklemlerin de içinde olanlarca yapılıyor. Pkk denilen katillerin taşeronluğunu kimler satın alıyor herkesin malumu veya dini kisve ile büründürülmüş vahşet simsarı işidciler kime uşaklık ediyor o da malum.
Bu kadar malumun arasında fikir sahibi olmak için de âlim olmaya gerek yok.
Suriye’de Rusların manevralarını izlerken Türkiye’de de Kılıçdaroğlu’nun manevralarıyla karşı karşıyayız.  Uzun zamandır terörle içiçe ve destekleyen bir görüntü çizen Kemal Kılıçdaroğlu ve chp üst yönetimi şimdiler özellikle de son iki Ankara bombalı eylemleri sonrası ortak bildirilere imza atar oldu. Ayrıca yine aynı Kılıçdaroğlu masadan hızlı kalktığı anayasa meselesinde tekrar masaya dönmek için manevralar yapmaya başladı. Acaba bu manevraların Deniz Baykal’ın çıkışlarıyla veya elindekilerle bir ilgisi var mı?
            Ankara’da yapılan terör saldırısını nasıl lanetleyeceğimizi, kinimizi ve nefretimizi nereye sığdıracağımızı bilemediğimiz şu elim günlerde daha fazla sabra ve daha fazla birliğe ihtiyacımız olduğu muhakkak. Hislerimizin aklımızın önüne geçmesine müsaade etmeden bu terör devletleri ve örgütleriyle topyekûn birlikte mücadele edecek stratejiler geliştirmeliyiz.
Saldırının arkasında kimin olduğunun bu saatten sonra çok bir önemi de yok. Şu sebep, bu sebep, şu örgüt bu devlet.
Hiç fark etmiyor.
Yitip giden canların ve yüklendiğimiz tehditlerin hesabını soracak olan çektiğimiz nutuklar, aldığımız gazlar değil sahada verdiğimiz ölüm kalım mücadelesidir. Nümayiş yapmadan, sessiz ve derinden ama bir o kadar da etkili cevaplarımızı bir bir sıralamalıyız millet olarak. Devletimizin hem istihbari hem de stratejik çalışmaları kime hangi şekilde cevap verilmesi gerektiğini zaten biliyor. Allah namerde fırsat vermesin amma kısasta da hayat vardır.
Ülkemizin ve milletimizin dün yaşadığı saldırı ve tehditler yarınlarda da olmaya devam edecektir. Bu toprakları vatan yapmış ve bizlere emanet etmiş olan atalarımızın verdiği mücadelenin benzerini bizler de vermek durumundayız. Tehlike bugün dünden daha çok yarından daha az değil.
Allah gencecik fidanlarımıza rahmet eylesin, ailelerine sabırlar ihsan etsin. Allah bu mezalimi yapan ve yaptıranları iki cihanda perişan etsin.
 
Selim Bilâl………………….