Kapitalizmin Ekonomik Silahları


Gayrimenkul sektörü hepimizin bildiği gibi ekonomide lokomotif sektördür.

Türkiye’de Sektörün gerçek sahipleri ise 2000 li yıllara kadar orta ölçekli müteahhitlerdi. 2000 li yıllardan sonra sektör sürekli el değiştirdi.

Aslında sadece inşaat sektörü değil birçok sektör el değiştiriyor ama bu yazıda inşaat sektörü üzerinden konuyu gündeme taşımak istedim.

Orta ölçekli müteahhitlerin piyasadan el çektirilmesi ve sektörün büyük şirketlere devredilmesi için sistem resmen onlara çalışıyor. Kapitalizmin en vahşi uygulamaları ile orta ölçekli ve kendi yağıyla kavrulan inşaat esnafı sektörden el çektiriliyor.

Geçen ay yapılan 20 yıl vadeli konut satış kampanyasında sektördeki 25-30 büyük şirketin içinde bulunduğu ve TOKİ’nin yönettiği yapı piyasa müteahhit ve esnafına verilmeyen kolaylıklarla sektörden pozitif ayrıştırıldı.

Bu haksızlıkları iyi bir şeymiş gibi sunmak da yine bu bezirganların mahir oldukları bir konu. Sadece 20-30 firmanın konutları satılsın diye 20 yıl vadeli opsiyon açıp üstelik 60 aya sıfır, 120 aya 0,45 ve 240 aya 0,79 faiz oranlarını vermeleri korkunç bir adaletsizlik ve devlet eliyle rekabetin bozulması anlamı taşıyordu. Faizler madem düşürülebiliyor neden tüm esnaf için aynı şartlar uygulanmıyor?

Bu hafta ise sektörü 20-30 şirkete bırakacak başka bir hamle daha yaptı devletimiz. Toki ve bağlısı müteahhitlere özel imkân sağlanarak sertifikalı konut dönemini resmen başlattı. Sertifikalı konut ile sözüm ona küçük yatırımcı da dairelerden m² satın alacak ve bu şekilde yatırımlarını değerlendirebilecekmiş.

Aslında bu yolla tüm orta ölçekli müteahhit esnafı aradan çıkarılmaya çalışılıyor. Sektörü tamamen ele geçirmek için yapılmış bir plan bu. Herkesi bu üç beş çapulcuya mahkum ve mecbur edecek bir ekonomik silah.

Adalet ve Kalkınma derken bazı şeyleri yanlış anlamışız galiba.

Adaleti birilerine, kalkınmayı da başka birilerine dağıtmayı anlamışız. Halbuki bu ülke ADALETLE KALKINMALIYDI.

İnşaat sektöründeki tekelci ve tröstçü kalkışma maalesef gıda ve tekstil sektöründe de yaşanıyor. Dev gıda şirketleri ve dev tekstil şirketleri ülkemizin her yanını örümcek ağı gibi sarmış ve fütursuzca desteklenen tüketim politikasıyla birlikte hem vatandaşı sömürmekte hem de yerel esnafı tüketmekte.

Ülkedeki planlama teşkilatının ne iş yaptığını sormak isterim bu esnada. Nüfus hareketlerin kontrol etmek için hiçbir yatırım plan ve programı ortaya koymadıkları gibi, bu sessiz soyguna da rıza göstermekteler. Aynı şekilde sivil toplum örgütleri ve güya vatandaşın umudu siyasi partiler de bu gidişten rahatsız değil.

Oldu olacak nüfus kâğıtlarımızı da verelim size, bakın bari herkese…!

Selim Bilal..