İşte yeni dönem özgün şiirinden bir örnek;

Senden önce hiç kimseye mail atmadım,

Senden önce hiç kimseyi dürtmedim ben.

Seninle twitlerim özgür,seninle instagramım dünyada

Çağ değişti, düzen değişti, iletişim araçları değişti. Eskiler “ insanlar konuşa konuşa anlaşır” derlerdi. Şimdi ise twitter, whatsapp, linkedIn, facebook , instagram, google plus ve daha bir yığın sanal platform vasıtasıyla birbirimizle hasbihal ediyoruz.

Kim olduğumuzdan ne iş yaptığımıza, marifetlerimizden, duygu dağarcığımıza kadar birçok şahsi bilgimiz ve bunlara ilaveten dış görünüş, boy, pos gibi şahsa özel ne varsa paylaşımdayız.

Üstelik 24 saat kesintisiz paylaşım. Eskiler bu durumu kibir, fevrilik, ukalalık ve daha bunun gibi birçok sıfat ile betimlerlerdi. Ancak günümüz insanı bu durumu tamamen içine sindirmiş ve yadsımamaktadır. Bunun bir hak ve özgürlük olduğuna da gönülden inanmaktadır. Hatta bu paylaşımların kısıtlanması noktasında atılabilecek her türlü adımı Süleyman Şah meselesi saymaktadır. Kim bilir belki haklılardır da?

Tüm bu iletişim yollarının olmazsa olmazı ise akıllı telefonlardır ve bu sektör kola’yı tahttan indireli rahat bir beş yıl olmuştur. Akıllı telefonların dünyada iki büyük kuruluş tarafından kontrol edildiği gerçeği hepimizin malumudur. Bu kuruluşlar aynı zamanda tüm insanlığın datalarının da sahipleri olmuşlardır. İşte birilerinin dünyayı ele geçirme stratejisi bu şekilde gerçekleşmiştir.

Uydu, internet, akıllı cihazlar ve bu cihazlarla uyumlu sanal ortam programları

İnternet bu vücudun kan damarlarını temsil eder. Evlere, hatta tuvalete kadar her an, her noktada sizin merkezle iletişiminizin kopmadan devamını tertip eder.

Uydu, internet ve telefonun tüm dünyada kolayca, kabloya ihtiyaç duyulmadan tesisi için mükemmel bir araçtır. Bir nevi kalp vazifesi görmektedir. Gelen giden dataları sürekli olarak pompalamaktadır.

Akıllı telefonlar ve diğer cihazlar  el, kol, bacak, ayak ve 5 duyu organını temsil etmekte olup size ait ve sizin algıladığınız her şeyi merkeze yani beyne iletmenin araçları olarak tasarlanmışlardır. 

Beyin ise uluslararası şebekenin tüm insanlığın datasını bir şekilde hafızasına kaydettiği çok büyük server’ların ( cihaz olarak algılanmasına gerek yok) bulunduğu merkezdir.

Ve bu merkezin ülkemizde olmadığı malûmunuz.

Buradan nereye varacağız?

Varacağımız yer; kapitalizmin evrensel uygulamasının genel fotoğrafıdır. Kapitalist sistem tüm dünyayı pazar haline dönüştürebilmenin alt yapısını oluşturmuş ve bununla, çok az emek sarf ederek çok büyük kazançlar sağlamayı başarmıştır. Eskiden turizm için bacasız sanayi derlerdi. Günümüzde bacasız, binasız ve arsasız sıfır işletme maliyeti ile milyarlarca dolar kazanmanın endüstriyel altyapısı oluşturulmuştur. Ne yazık ki bunu bizler değil yine batılılar başardı.

Ülkemiz müstemleke bir yüzyıl geçirmekle birlikte son 20-25 yılda bir atılım hamlesi yapmaya çalışmış ancak, dünyaya yani insanlığa sunabildiğimiz ürünler hep Allah’ın lütfettikleri olmuş. Kendi ürettiklerimiz pek kâle alınmamış insanlıkça maalesef. Gelişmiş ülkelerle yarışamayan milli gelirimizin en önemli sebebi de budur. İnsanoğlu teknolojiyi pazarlıksız ve bir nev’i mecburen bu merkezlerden satın almakta ve ülkemiz teknoloji ile sınavında başarısız olmaktadır.

Yatırımlarımızı genel olarak, taşa, kuma, asfalta,  betona, cama çerçeveye yaptığımız şu son 15 senede teknoloji alanında neredeyse hiçbir özgün tasarıma ve ürüne sahip olamayan  dünyada örnek gösterilecek bir memleketiz.

Bu durumun sebeplerini bir sonraki yazımızda vereceğiz.

Görüşmek üzere,

Selim Bilâl………………………