Büyük umutlarla ve şaşalı tanıtımlarla kamuoyuna açıklanan 6306 sayılı kanun, yani nam-ı diğer “kentsel dönüşüm yasası” ülke ekonomisinin canlı tutulması adına yapılan birkaç palyatif ataktan biri idi. Ancak bu balon kısa sürede sönüverdi.

Kentsel dönüşümde geri adım atan kamu, bu konuda çalışan, emek veren binlerce insanın da hem zaman hem de maddi olarak zararına sebebiyet verdi.

16/05/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6306 sayılı “AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ KANUNU” nun amacı ; - afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemek idi.

Bu amaç doğrultusunda çıkarılan Kentsel Dönüşüm Kanunu, çıkarıldıktan yaklaşık 3 yıl sonra işlemez hale geldi. Yapılan uygulama ve engellemelerle neredeyse uygulanması imkansız hale gelen bu kanun yakın zamanda kadük ilan edilirse hiç şaşırmayız.

Şehirlerimizdeki yapı stoklarımızın depreme dayanıklı, güvenli yapılara dönüştürülmesi, otopark sorunu olmayan modern şehirleşme, doğaya ve insana saygılı yeşil yapılaşma, Minimum enerji ile maksimum verimin elde edildiği akıllı binaların inşası gibi amaçlar hayal seviyesinden ileri gidemedi.

Dönüşüm adına birkaç cılız çalışma dışında ülke çapında adından söz ettirebilecek ciddi bir çalışma yapılamadan, çıkarılan kanunların bazı maddeleri iptal edilip bazı maddeleri de değiştirildi. Böylece prematüre doğan kanun kuvözden çıkamadı.

Aslına bakılırsa çıkarılan kanunun eleştirdiğimiz yönlerinden en önemlisi, özellikle mevcut yapı stokunun ve parsellerin modern konut yapımı için birleştirilmesini teşvik eden bir yanının olmamasıydı. Konutlardaki sosyal donatı alanlarının ve kapalı otopark sorununun giderilmesi için olmazsa olmaz tevhit şartı unutulmuş ya da es geçilmişti. Kanun yapıcı kentsel dönüşümü teşvik için bir takım iyileştirmeler yapmakla birlikte, kentsel dönüşüm kanununu iyileştirmek için gerekli teşviki yani ada bazlı imar artışını ön görmemişti. ( Birkaç bölge dışında imar artışı verilmedi. Verilen yerlerde hesaba uymayan, yoğunluk sınırlarını fersah fersah aşan artışlar verildi.) Hal böyle olunca da kentsel dönüşüm amacından uzaklaşıp rantsal dönüşüm yoluna sürüklendi.

Makul olmayı öğrendiğimiz gün inanın harcadığımızın %50 si ile kalkınmayı öğreneceğiz.

Şu anda rant dışında hiç kimsenin kılını kıpırdatmadığı bu sosyal proje, bir de arsa sahipleri-müteahhit, müteahhit-belediye, belediye- ÇŞB, ÇŞB-Adliye arasında sıkışınca, kentsel dönüşüm yollarına çıkanlar kendilerini adliye saraylarında buldular. En azı birkaç yıl sürecek yeni dava patlamaları ile inşaat sektöründen çok hukuk sektöründe işlerin açılmasına sebep oldular.

Kanunun cezbine tutulup yola çıkanlar, sürekli değişen imar kanun ve mevzuatları, 6306 sayılı kanunla verilen hak ve korumaların teker teker geri alınmasıyla hüsrana uğradılar. Siz siz olun kendinizden başkasına güvenerek yola çıkmayın.

Uzun lafın kısası Türkiye iyileştirmeye çalıştığı kent hayatını kendi ayağına kurşun sıkarak yürümez hale getirdi.

Kendini modern olarak tanımlayan hiçbir dünyalı ve özellikle de son 10 yılda dünyayı gezip-görme fırsatını yakalayan Türk insanı, şehirlerimizden memnun olmadığını her sohbette dile getiriyor biline.

Saygı ve Muhabbetlerimle…

Ömer Kurumahmut