Türkiye içeride ve dışarıda savaşa sokulmak isteniyor.  HDP denilen tezgâh poşeti bunun için içeride kullanılıyor.  Kobani denilen Suriye içerisindeki bir şehir kuşatma ve saldırıya maruz bırakılarak, Türkiye içinde ve dışında bulunan kürtlerin birlikte hareket edecekleri bir iman platformu oluşturulmaya çalışılıyor. İçeride hdp ve pkknın halkı isyana teşvik eden çağrıları ve el altı bel altı icraatları bunun içindir.

                ABD öncülüğündeki güçlerin asıl hedefi olan kürdistan devleti için hedef seçilen alanlar ise; Irak’ın kuzeyi, Suriye’nin kuzeyi ve Türkiye’nin güneyidir. İran sınırından başlayıp akdenize uzanan bir hat boyunca kendilerince uygun ve güdülebilir,  yumuşak ve sürekli bakıma muhtaç birkürt devleti kurarak en azından bir yüzyıl daha bölgeden emdikleri petrol kaynaklarını emmeyi sürdürmek istiyorlar.  Bu planı gerçekleştirmek için Türkiye’nin de savaşa sokularak güneydoğunun fiilen bölünmesini arzu etmekteler. Bu şekilde ancak büyük ideallerine kavuşmuş olacaklar. 

Plana bakıldığında önümüzde Türkiye, Irak ve Suriye topraklarını kapsayan 4 parça görüyoruz.

1. Parça Bağdat merkezli orta ve güney ırak bölgesinde bir şii ağırlıklı oluşum ki; iran ve mevcut ırak şiilerinin memnuniyetiyle sonuçlanır,

2. parça: Bağdat ile kuzey ırak arasını kapsayan suriyenin de orta bölgelerini içine alan bir sunniarap bölgesi ki şu an ışıdı bu kadar ateşli yapanda bu vaattir.

3. Parça : Esad ve yandaşlarının kontrolünde bulunan güney-batı suriyenin yine esad ailesinin kontrolünde kalmasıyla rusyanınsessiz kalmasını sağlamaktır.

4. Parça ise asıl hedeflenen kürdistan oluşumu olup, ırak ve suriyenin kuzeyi ile türkiyenin güney bölgesinin içeren alandır. Batı doymazlığının asıl ilgisini çeken bu parçadır.

                Türkiye’yi savaşa sokmak sadece ABD ve çarkçılarının değil, esad, bağdadi, maliki, hamaney, Abdullah bin el-suud gibi Ortadoğu denkleminin içinde yer alan ve hatta sisi gibi İngiliz kraliyet ajanlarının da işine gelmektedir. Büyüyen ve güçlenen Türkiye’nin belini elini dilini kırmak hepsinin ortak amacıdır diğer amaçlarının yanında.

                Şuana kadar çatışmalardan uzak kalmayı başaran Türkiye bundan sonra da uzak kalmayı başarmalıdır. Peki, bunu nasıl başaracağız?

Dışarıya karşı çok yönlü siyasetini devam ettirerek ülke içi barışı bir 50 yıl daha teminat altına alacak girişimleri yapmalıdır. Unutmayalım ki Türkiye Cumhuriyeti bugünlere gelirken zengin petrol kaynakları sayesinde gelmedi. Bölgedeki petrol ve diğer enerji kaynakları bizi çok fazla iştahlandırmasın. Bu demek değildir ki bu bölgelerle ilgilenmeyelim. Tam aksine çatışma ortamından uzak olarak bölge insanı ile paylaşmaya hazır ve yardımcı pozisyonumuzu koruyarak yolumuza devam etmeliyiz. Eminim ki daha karşı çıkacağız. Rahman hep zalime verecek değil ya.

Ayrıca içeride huzuru ve düzeni bozacak davranış gösterenlere, şiddet yanlılarına, kanunlar çerçevesinde sert ve anında müdahale edilmeli, yol kesen, haraç alan, kendince mahkeme kurup çalıştıran, kimlik soran eşkıyalara da müsamaha göstermeyi hiçbir sebeple düşünmemelidir. Özellikle güneydoğuda 2-3 yıldır çözüm arzusuyla sürdürülen yumuşak ve gevşek kamu politikalarından vazgeçilerek, Devletin doğusu batısı ve kuzeyi güneyiyle her karışında yaşayan tüm vatandaşlarına eşit mesafede olmasını, yasaların adil, tarafsız ve müsamahasız olarak herkese uygulanmasını sağlayarak otoritesini göstermesi gerekmektedir. Aksi takdirde bazı aklı evveller güneydoğuda kendi kontrollerinin geçerli olduğu gibi bir algıya sahip olmak gafletine düşmektedirler. Bu algıyı daha ufuk çizgisini aşmadan kırmak gerekir.

Ülkemizde bir yanda vergi veren, elektrik, doğalgaz, su faturası ödeyen, kanunları toplumun huzuru ve birliği için uyulması gereken kurallar manzumesi olarak gören, vatanı için canını seve seve veren bir kesim varken, diğer bir yanda her fırsatta bölücülüğü fişekleyen, vergi vermeyi reddeden, bedava elk, su, gaz alan, kaçakçılık yapan, terör yapan, yol kesen, kanun tanımayan, ülkesinden bahsederken aşağılık bir dil kullanarak TC diyen, senin devletin diyen, her şeyi bedavaya getirip, kamu mallarını yakan yıkan talan eden, bunlarla da yetinmeyip, toplumu aptal ve enayi yerine koyacak demeçler veren, şımarık özü sözü farklı, sürekli isteyen, yüzsüzler güruhu var.

Türkiye’nin kıt kaynaklarıyla 2 milyon Suriyeliyi misafir ettiği bir dönemde dünyada yapılan hakkımızdaki dezenformasyonu gördükçe ve içerdeki hainlerin davranışlarına şahit oldukça ne kadar güçlü olmamız gerektiğini bir kez daha idrak ediyoruz.

Devletleri ayakta tutan takındıkları doğru, dürüst, insani politikaların yanında,

                               Hiç bir ahlaki kaygı taşımayan, sadece hayvani ihtiyaçlarını karşılamakla ilgilenen ülkeler ve topluluklara karşı,

                                Kendisini ve halkını koruma bilinci ve hazırlığıdır.

                Saygı ve Muhabbetlerimle

Ömer Kurumahmut