7 Haziran ile 1 Kasım arasında geçen beş aya yakın sürede yaşanan olaylar, bu aziz milletin gözleri önünde cereyan ederken,- olayların failleri kendilerinin izlenmediğini ya da çok güzel güzel işler yaptıklarını düşündüler.
Ama öyle olmadığını 1 Kasım seçimi ve seçmen tercihleri çok net gösterdi.

7 Haziran seçimleri Türkiye’nin Uluslararası bir kumpasın içerisinde kayboluşunu izlemek için planlanan hdp projesinin ve Türkiye’yi istikrarsızlaştırarak bölüp parçalamak niyetinin tezahür ettiği çok vahim bir örtülü savaştı.

Hdp denilen Türkiye’yi zayıflatarak bölme projesinin ikinci ayağında ise seçimlerden hemen sonra 4 koldan başlatılan terör faaliyetleri, kurulamayan koalisyonlar, siyasetteki tıkanmışlık görüntüsü, yönetilemez olmuş bir ülke algısı, iç savaş çağrıları, iç ve dış basında Türkiye’yi sözde İslamcı terörle işbirliği içinde gösterme çabaları vardı.

Özellikle kürt siyaseti ve HDP bağlamında bizim de defaatle çok ağır eleştirilerde bulunduğumuz Demirtaş ve diğer siyasiler kendilerine 7 Haziran seçimlerinde vatandaşın yüklediği görev ve sorumluluğu anlayacak akıl ve izandan yoksun olduklarını ispat ettiler. İç barışın tesisi için Ak parti dışında bir partiye daha görev yüklemek isteyen milletimiz hdp’nin pkk’dan ayrı bir yapı olduğu imajına inanmıştı. Ama böyle olmadığını çok acı bir tecrübeyle gördü.

Hdp’liler, Sadece bu akıl ve izan eksikliğiyle değil aynı zamanda neredeyse ihanete varacak eylem ve söylemlerle ülkenin bugünü ve geleceğine dinamit koydular.

Öz yönetim ve özerklik naraları ile halkı ayaklandırıp sözde kürdistan devletinin hamileri ABD, İngiltere ve İsrail’e maşalık ettiler. İran, Hizbullah, Rusya, Esed ve deaş ile işbirliği içerisinde Türkiye’ye karşı blok cephenin içinde yer aldılar. Yüzlerce güvenlik görevlimiz ve sivil vatandaşımızın şehit olmalarının bizzat sebebi oldular.

Deaş ve Dhkpc gibi terör örgütleri ile mensubu oldukları pkk nın aynı çatı altında birleşerek eylem yapmasının payandası oldular ve eylemlerin siyasi olarak halka anlatılması görevini bizzat üstlendiler.

Sözde özerklik ve bağımsızlık hayaliyle kandilden ve batılı müttefiklerinden aldıkları talimatları çözüm süreci boyunca yığınak yaptıkları belli il ve ilçe merkezlerinde hayata geçirmeye çalıştılar.

Ama ne oldu?

Milletimiz 1 Kasımda bu eylem ve söylemlerin tamamına çok ciddi bir cevap verdi. Terörle iç içe olan ve teröre yataklık eden yapıları milletimiz reddetti. Barajın altına inmesi an meselesi olan bu yapıyı barajın üstünde tutan ise %1 lik bir potansiyele sahip Türkiye düşmanı ve şiddet yanlısı marjinal sol oldu. Muhafazakâr kürtlerin kendini güvende hisseden bir kısmı hdp den desteğini çekti. Bir sonraki seçimde hdp denen yapının %6-7 oy oranına doğru gerileyeceğini söylemek de hiç zor değil.

Devlet Bahçeli 7 Haziranda milletin kendilerine verdiği görevi reddetti. Benim de 8 Haziranda yazdığım bu köşeden sizlerle paylaştığım yazıda da belirttiğim üzere, halkımızın kahir ekseriyeti Akparti-Mhp koalisyonunun derhal kurulmasını istedi. Ancak ne sebeple olduğunu halen bilemediğimiz, mantıklı bir gerekçesini duymadığımız sebebi şahsa münhasır bir şekilde DEVLET BAHÇELİ MHP’yi iktidardan ve ülkeyi hükümetten yoksun bıraktı. 80 milletvekili ile girdiği meclisten neredeyse yıkımla ayrıldı. 41 vekile düşen partisini önümüzdeki günlerde nasıl bir arada tutacağı ise meçhul. Gerçi birçok insan MHP’nin siyasi hayatına mecliste devam etmesi için bahçelinin derhal genel başkanlıktan ayrılması gerektiğini söylüyor. Ama bahçelinin böyle bir efendilik yapacağına pek ihtimal verilmiyor.

MHP eğer koalisyona girip 6-7 bakanlık ile millete hizmet etme yolunu seçse idi, milletimiz bundan sonraki seçimlerde MHP’yi iktidarın sürekli ortağı olarak ve ülkenin emniyet supabı olarak mecliste tutacaktı. Bunun göremeyen Devlet Bahçeliyi kendi partilileri yargılasın. Türkeş bu durumu görerek mhp nin geleceğe tutunması için iyi bir hamle yaptı. MHP bu saatten sonra ancak Türkeş’in ellerinde halkın müçtehidi olabilir.

Cumhuriyet Halk partisi, terörle işbirliği yapan hdp ile yine terörle işbirliği yapan fetö arasında gidip gelen siyasi sarkaç topu gibiydi. Seçim çalışmalarını dahi önemsemeyen, vatandaşa hiçbir olumlu ve ılımlı mesaj veremeyen chp ve kadroları, bu yetmiyormuş gibi bir de terör destekçisi görüntüsü çizdiler. Bu yüzden chp bugüne kadar aldığı oylar gibi 1 Kasımda da düşünmeden chp ye oy veren %25 lik kesimin oyunu aldı. Başka analize bile gerek yok.

Sonuçta ülkemizin içinde bulunduğu darboğazda;

-Terörle elele vermiş bölücü bir siyasi çizgisi olan HDP,

-Devleti ve milleti yalnız bırakan, zor zamanda elini taşın altına koymayan bir MHP,

-Daima halktan uzak kaldığı gibi terör ve terör destekçileriyle işbirliği yapmaktan kaçınmayan “düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığıyla hareket eden bir CHP vardı.

Bu ülkenin güvenlik ve istikrarının teminatı olarak Ak Parti ortaya çıktı.

Görev ve sorumluluktan kaçmadı. Geçici hükümet ve seçim hükümeti olmasına rağmen, en ağır şartlarda terörle mücadele ederek ikibinden fazla teröristi etkisiz hale getirdi. Binlercesini tutukladı. İç ve dış tehditlere karşı milletimizin boynunu büktürtmedi. Mİlletimiz bir önceki seçimde Ak Partiye yaptığı uyarıların dikkate alındığını da gördü.

Bütün bu gerçekler ışığında

Milletimiz “İSTİKBAL ve İSTİKLAL İSTİKRARDADIR” demiştir.

Çocuklarının geleceğini, vatanın bekasını emin ellere teslim etmiştir.

Ak Parti kadroları da bu kutsal emanete ihanet etmeyerek,

Terörle mücadeleyi son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar sürdürerek,

Milletten aldığı yetkiyi sadece millet adına kullanarak,

Sosyal politikalara ehemmiyet verip halkın geçim standartlarını yükselterek,

Ekonomik istikrardan ödün vermeden kalkınma ve üretim hamleleri yaparak,

Kaliteli eğitim vererek gençlerinin eğitim süreci sonunda hayata hazır halde piyasaya çıkmasını sağlayarak,

Savunma sanayini ve ordusu ile tüm güvenlik teşkilatlarını milli hassasiyetler içerisinde yapılandırarak almış olduğu bu ağır görevi en güzel şekilde yerine getireceklerdir.

Saygılarımla

Selim Bilâl………