Rusya ile baş etmek kolay değil ama imkansız da değil. Öncelikle Rusya’nın 18. yüzyılda Deli Petro ile başladığı ve halen devam ettiği sıcak denizlere inme politikasını iyi anlamak gerekiyor. Tabi ki Rusya askerlerini ısıtmak için sıcak denizlere inmeye çalışmıyor; hedefi güneyindeki ticaret trafiğini kontrol etmek. Daha önce bloğumda yazdığım gibi Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğunun savaşa çekilme sebebi elinde bulunan ve 1912 yılında kurduğu petrol şirketini lağvetmek ve sınırları dahilindeki petrol bölgelerini ele geçirmekti. Bugün aynı bölgede hemen hemen benzer şekilde yürüyen bir mücadele var ve Türkiye kendini bu mücadelenin ortasında buldu. Rusya'nın aktif olarak Suriye'de savaşın bir parçası olmasından sonra yani 1 Ekim'den bu yana ve bundan sonra, dünya konjonktüründe Türkiye'nin atacağı her adım; Suriye'nin ve IŞİD veya DAİŞ'in ne yapacağından çok daha önemli. Putin'in seri bir şekilde birkaç hamleyi ardarda gerçekleştirmesinden belli ki Rusya şu anda Suriye’deki varlığını önceden planladı.

Rusya süreci nasıl hızlandırdı?

Rusya, doğal gazını Avrupa’ya Türkiye üzerinden transfer etmek istiyor. Bu hedefle Erdoğan ve Mahmud Abbas’ı 23 Eylül’de Moskova’da cami açılışında misafir etti. Böylece hem kendi içindeki Müslümanlara hem de dışardaki Müslümanlara İslam’a saygılı olduğu mesajı verdi. Ancak cami açılışının hemen ardından Esed’in isteği üzerine Suriye’ye uçaklarını gönderdi. Aynı Putin, Antalya’da 15-16 Kasım tarihlerinde yapılan G20 zirvesinde Esedli bir geçiş planını da kabul ettirdi. Ancak, belli ki Rus savaş uçakları mükerrer olarak Türkiye sınırlarını ihlal etti. 24 Kasım’da yaşanan sınır ihlali sebebiyle Türkiye Cumhuriyeti Rus savaş uçağını düşürdü ve bu olay iki ülke arasındaki gerilimi iyice artırdı.
Rusya niçin Türkiye’yi tahrik etmiş olabilir?
Halep’in önemi:
Rusya sadece bölgedeki toprak kontrolünü değil aynı zamanda petrol akışlarını da kontrol etmek istiyor. Türkiye, Rusya'nın en az beş kez sınır ihlali gerçekleştirmesinin ardından ve bu konuda NATO’yu defalarca bilgilendirmesinden sonra uçağı düşürüyor. Uçağın düşürülmesi, Bayırbucak bölgesinde rejim karşısında savaşan aşırı Türk milliyetçisi ve mücahid (cihatçı) Türkmenler ve belki bazı Türkler Halep’e 25 kilometre yaklaşmaya başladıklarında gerçekleşiyor. Halep; bölgeden boru hatları ile Akdeniz’e ulaştırılabilecek petrolün Rusların askeri üslerinin ve kontrollerinin bulunuduğu Tartus'a yakın Latakiye’ye mi yoksa Türkiye sınırları içindeki İskenderun limanına mı yönlendirileceği noktasında stratejik önemi yüksek olan bir şehir. Belli ki Rusya savaş sonrası petrolün taşınması konusunda alt yapıyı hazırlıyor.
Doğu Akdeniz’deki Doğal Gaz Yatakları:
Rusya Doğu Akdeniz’deki pertrol ve doğal gaz pazarında bir pay almak ve böylece kontrolünde bulundurduğu doğal gaz piyasasındaki hakimiyetini devam ettirmek istiyor. Şimdiye kadar Leviathan adı verilen bölgede 2010 yılından bu yana İsrail, Noble adlı bir Amerikan şirketi ile faaliyet gösteriyor. Aslında o bölgede Lübnan ve Gazze’nin de hakları var; ancak bu bölgedeki doğal gaz çıkarma faaliyetlerinden İsrail tarafından dışlandıkları için Lübnan kendi başına arama yapma hazırlıklarını devam ettiriyor. Bütün bu sisli puslu ortamda Erdoğan da varlık göstermek, Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğal gazdan pay almak ve Türkiye’yi enerji merkezi ülke haline getirmek istiyor. Bu amaçla Erdoğan 2011 yılında Karamehmet ailesine Genel Enerji’yi kurdurdu. 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra kendi damadının 63. Davutoğlu hükumetinde Enerji Bakanı olmasını sağladı. Bu arada Rusya 21 Eylül’de Netenyahu ile, Abbas ve Erdoğan’ın ziyaretinden bir hafta önce, Moskova’da buluştu ve büyük ihtimalle iki lider arasında Doğu Akdeniz konusunda da bir anlaşmaya varıldı.
Kanal İstanbul
Rusya, Erdoğan’ın Kara Deniz’i Marmara’ya bağlayacak olan Kanal İstanbul projesinden de rahatsız oldu. 1936 yılında imzalanan Montrö anlaşmasına göre Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkeler buraya savaş gemisi gönderemez. Ancak Kanal İstanbul için böyle bir taahhüt yok. Rusya Montrö’nün kendisine verdiği Karadeniz üzerindeki hakimiyetinin tehlikeye girmesini ayrıca bu konuda Türkiye’nin kontrolü eline almasını da istemiyor.
Ne yapılmalı?
Açıkça anlaşılıyor ki Rus lideri Putin’in enerji piyasasını kontrolü altında bulundurmak için yakın ve uzak vadeli hedefleri ve bu hedeflere ulaşmak için birkaç stratejisi var. Bu durumda coğrafi konumu itibarıyla Batı adına Rusya’yı durdurabilecek tek ülke Türkiye bu yüzden Batı’nın tam desteğini almak gerekiyor.
Almanya’nın Rusya ile boru hatları konusuda doğal gazın kuzeyden Almanya’ya getirilmesini kapsayan anlaşmanın askıya alınması için Almanya’ya baskı koymak, böylece Rusya’yı tekrar Türkiye ile anlaşma yollarını aramaya zorlamak ve Türk Akımı projesini hayata geçirmek; Esed’in Halep’in güneyindeki alanda kalmasının ve Halep dahil bu alanda özerk bir Türkmen bölgesi kurulmasının gerekliliği konusunda uluslararası toplumu ikna etmek; DAİŞ’e karşı birlikte mücadele etmekle birlikte bazı bölgeleri onların kontrolüne bırakmak için aracılık üstlenmek; PKK ile Rusya işbirliğinin Batı için tehlikeli sonuçları olabileceğini göstermek.
Thomas Piketty, Ortadoğu’da kaynakların coğafi olarak dağılımının oransız olmasının bölgenin istikrasızlaşmasında ve radikalizm üretmesinde en büyük sebep olduğunu gösteriyor.[1] O halde kaynaklardan faydalanacak yerli grup sayısını artırmak, savaş ve terörün bitirilmesi için bir çözüm olabilir. O halde son olarak bu konuda Batı’yı hazırlamak ve OPEC’in yeniden gözden geçirilerek anlaşma taraflarının sayısını artırılması da sorunların çözümü için atılacak adımlar arasında olabilir.

Dr.Funda Güven Derin