Türkiye Cumhuriyeti yoktan var olmadı, Osmanlı geleneğinin devamı olarak tarihte yerini aldı. Milletvekilleri seçimleri Osmanlı döneminde yapılıyordu (1877 yılında ilk Meclis-i mebusan toplandı.). İlk üniversite 1870’te kurulmuştu. Kızlar üniversitelere Osmanlı döneminde gidiyorlardı. Kadınlar çalışma hayatına Osmanlı döneminde girmişlerdi. Hatta dün yıldönümü kutlaması yapılan Danıştay bile Osmanlı İmparatorluğu döneminde (1868) kurulmuştu. Böylesine köklü bir devlet geleneğinin mirasçısı bizler Şeyh Edebalı’nın Osman Bey’e öğütlerini aklımızdan çıkarmamalıyız. Unutmayalım ki o öğütler 600 yıllık bir dünya imparatorluğunu ve bugün üzerinde yaşadığımız Türkiye Cumhuriyetinin temelidir. Edebalı şöyle başlıyor:
 “Ey Oğul!

Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..

Ey Oğul!

Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin…